Süleymaniye garipliği beklenmedik bir yöne doğru yol alıyor. Tezkere geçmeyince ABD Türkiye'ye karşı soğuk davranmaya başladı. Bu yüzden Türk genelkurmayının teklifine rağmen savaş sonrasında Irak'ta kurulan İstikrar Gücüne kabul edilmedik. Geçen zamansa sürekli işgal kuvvetleri aleyhine işliyor. Hemen her gün birkaç Amerikalı öldürülmekte. Bu sayı gelecekte artacaktır. Geçen hafta füzeli taarruz oldu, geçen hafta sonuyla hafta başında 10 binlik protesto mitingleri yapıldı. Zaferin piyadenin süngüsünün ucunda olduğu gerçeği bir kere daha kendini isbatlamıştır. Günün suali şudur: "Saddam Hüseyn, bilerek ve isteyerek mi yer altına çekildi? Ordusunu kırdırmayarak halkla birlikte gerilla savaşını mı planladı?" Amerikalı generallerin dışarıdan gelerek, Amerikan elçisinin de içeride kalarak yaptığı Ankara faaliyetleri bir gönül alma temasını aşıp yepyeni bir veçhe kazanmıştır. Bu insanlar, hükümetleri adına resmen ikrar etmekteler. Bir kısım Irak şehirlerine giremiyorlar. Artan biçimde kayıp vermekteler. Gidişat ABD aleyhine. Onlara göre çare, gerilla harbinde tecrübeli Türk askerini Irak'a sokmak. İşte bu noktada fikirler çatallaşmakta. Genelkurmay, Kuzey Irak'ı tereddütsüz kabul etmekte. Zira bizi birinci dereceden alakadar eden Türkiye'ye yönelik tehdit unsurlarını bertaraf etmek. Amerikalılarsa buna karşılar. Onlara göre Kuzey Irak son derecede emniyetli. Türk ordusu Irak'ın bütününe girmeli. Tikrit, Felluce, Bakuba gibi Amerika'nın varlık gösteremediği yerlerle kan kaybettiği bölgelerde askerimizi görmek istiyorlar. Amerikalı şunu mu diyor? -Biz ölmeyelim siz ölün, bedelini öderiz. Hayır bunu demiyorlar. Zaten böyle denmez de. Bu sonuç ince taktiklerle elde edilir. Diğer yandan, Türk Ordusunun Irak'ta olması lazım mı? Uzun vadede elbette. Dünya çapındaki varlığımız için bu gerekli. Ne var ki ehemmi mühime tercih etmek şart. Hem Irak'ta, hem Kuzey Irak'ta olunacak ve hem de kurşuna hedef olunmayacak. Buradaki çok hassas nokta şudur. Türk askerinin Irak halkıyla dost olması, gönül köprüleri kurması. Eğer bu başarılamazsa askerimiz işgalcilere yardıma giden yeni düşman olarak görülecektir. Böyle bir sonuç da çok derin yaralar ve yeni cepheler açar. Hatta ABD zaman içinde problemi Türklere havale ederek aradan sıyrılabilir de. Olay çok yönlü ve çok hassas. Üstelik Dışişleri bakanının ziyareti öncesine geldi. Hükümet gönüllü gibi. Asker temkinli. TBMM halkın reaksiyonunu düşünmekte. II. Tezkere vak'ası yaşayabiliriz. 40 Ölçüp 1 Biçecek gündeyiz. Atalar demiş ki..."selamet, derkenarest." Kenarda duran selamette, esenlikte olur. Bazan boğulanı kurtarmaya çalışan da boğulmaktadır. İsterse boğulanın cebi altınlarla dolu olsun. Her ikisi de suyun dibini boyladıktan sonra ne kıymeti var? Belki biraz daha sabredilse kader yeni imkânlar önümüze çıkartabilir. Acele etmeden zemini yoklaya yoklaya yol almalı. Unutulmasın!.. Irak, Iraklının toprağı. Irak halkıyla komşuyuz. Aynı topraklarda aynı insanlarla iç içe yaşıyoruz.