Komşu İran, yer kıpraşmasıyla derinden sarsıldı. Mam şehri neredeyse yok oldu. Bu şehirle birlikte tarihin bir parçası da kaybolup gitti. Ölü sayısı 50 bin diye kabul edilebilir. Bu korkunç rakamla tarihin büyük zelzelelerinden biri yaşanmış oluyor. Mam, Kirman bölgesinde. Kirman Selçuklu Devleti, Sultan Alparslan'ın kardeşi Kara Kavurd Bey tarafından Kirman'da kurulmuştur. Ekranda görülen gözü yaşlı insanların Anadolu insanlarına neden çok benzediğine dair sırrın sebebi budur. Onun için bölge ağzıyla "yer kıpraşması" dedik. Ancak onların Türk, Türkmen olmalarının şu şartlarda bir önceliği yok. Ölen, yaralanan, yurdunu yuvasını kaybeden insan. Bu tip kayıplarla yalnızca bir devletin değil, insanlığın ortak kültürel mirası da kayboluyor. Bizim açımızdansa yıkılan aynı zamanda bir Selçuklu şehri. Ne var ki müteessir eden sual şudur? Neden bu ağır bedeller hep İslam ülkelerinde. Mam, Marmara'nın tekrarı. Aynı depremler, Japonya'da da olmakta. Hatta her gün, depremle iç içe yaşıyorlar. Ama onlarda bir evin vitrinindeki çay bardağı bile kırılmazken İslam ülkelerinde felakete dönüşüyor. Demek ki bir zihniyet, ahlak sakatlığı var. İhmal, umursamazlık veya ihanetle bu netice ortaya çıkmakta. Bunlar İslam dünyasının müşterek illetleri, kanseri. Şu yüz kızartıcı manzaraya bakınız. Orada da bizde olduğu gibi depremle birlikte yağmacılar türedi, yarın inşaatlar başlayınca da vurguncular türer. Böylesi bir dram yaşanırken dahi hırsızlık yapan adam, ne cins bir mahluktur? Bunun gibi bizim medyanın habercilik anlayışı da kınanacak cinsten. Millet ölmüş, bir şehir yerle bir, haberlerimizin dikkat ettiği hassasiyet, İran arama köpeği kabul etti veya etmedi lüzumsuzluğunda. Tabii bazı cahil muhabir ve bazı cahil editörler şafii ile şii farkını bilmedikleri için böylesi akıldanelikleri en münasebetsiz zamanlarda sergilerler. İran bizim komşumuz. Hem de en eski devlet komşumuz. Uzun asırlardır aramızda bir sürtüşme de yok. Komşu komşunun külüne muhtaç. Böylesi felaket zamanında yapılanlar unutulmaz. Hükümetin desteği yerinde fakat arzu edilen seviyede değildir. Çok daha şümullü ve büyük yardımlar yapılmalı. Şu kış günü, şu felaket manzarasında 150 soba yardımı benzeri destekler semboliktir. Tabii yardımı sadece Türk hükümeti, devleti, resmi kurumlar değil, büyük şirketler ve halk da yapmalı. Biz de bu felaketi defalarca yaşadık. Onun için İran halkını en iyi bizim anlamamız gerekir. Deprem kuşağı üzerinde olan Türkiye ve İran ortak projeler geliştirerek depremi felaket olmaktan çıkartmalılar, buna çalışmalılar. Bir yerde 14. kattaki insan depremde neredeyse keyifle sallanıyor, bir tarafta tek katlı dam evinde insanlar ölüyor. Bu gerçeğin unutulmaması gerekir.