İşçi, cumartesi günü sokaklardaydı, yaşananlar yine üzdü. '70'li yıllarda bu sahneleri çok gördük. O gün de işçiyle polis, birbirine girerdi. Tıpkı aynı babanın bugün evladının birinin askerde diğerinin dağda olması gibiydi manzara. İşten çıkma değil, çıkartılma değil, ayrılma hiç değil. İşten atılma. Bu ne aşağılayıcı kelime? İnsan atılır mı? Bazı sendikalar, işten atılmalara reddiye için yürüyüş yaptı. Sendika liderleri, gırtlaklarını paralayarak iktidara karşı haykırdılar. Sesler sicilli yıllar gibi romantik ve öfke doluydu. O ân aklımıza Başbakan geldi, o da bir eski işçiydi. Eminiz ki bu satırları okuduğunda soracaktır "şimdi işçi değil miyim?" diye. Bir iş yeri işçisinden ayrılıyorsa öksüz kalan, yalnızca ertesi sabah nereye gideceğini bilemeyen o işçi değil. İşveren de ya yalnızlaşıyor. Veya küçülüyor. Yahut tezgâhını kaybedip o da işsiz kalıyor. O kadar hay-huy, arasında, taşlar, biber gazları içinde bir adamdan sağduyulu çağrı sesleri geliyordu. HAK-İŞ genel başkanı Salim Uslu, doğru şeyler söyledi. Salim Uslu, ne dediğinin şuurunda bir insan. Hem işçinin derdini bilen biri sıfatıyla açıklamalar yaptı ve hem de işçi üzerinden iktidar hesaplaşmalarına dikkat çekti. İşçi, yıllar yılı, kızıl bayraklar altında marşlarla yürütülerek yıkıcılığa alet edildi. Onun için bu ikaz çok mühim. Bu bölücü örgüt, o günlerin mirasıdır. Bu ülkenin 60 bin yetişmiş insan kaybında o cinnet manzaralarının hisse sahibi olduğu unutulmasın. Dün olduğu gibi. Bugün de. Hazin işçi hakları, sendikal ayak oyunlarıyla kötüye kullanılıyor diye endişe etmekteyiz. Yumruklar, iktidara karşı bir devrim silahı gibi sıkılmakta. Kimliği ne olursa olsun, hiç bir iktidar işsizlik artsın istemez. Sendikalardan kaç genel başkan, güya işçi temsilcisi olarak meclise girdi. Orada hangisi işçi için ne yaptı? İşçi bunu da sormalı. Bir çok sendika lideri tabiî senatör gibi, hem ömür boyu iş, hem yüksek maaş. Dünya ekonomik krizde ise bu eylemler, bu çatışmalar neden gelişmişlerde yok? Hükümet, tedbirler alsa da iş yerleri tedirgin. İş yerleri sallanıyor. Bayram öncesi memura maaş müjdesi verildi. Ya maaş alamadan bayrama girecek işçinin hali ne olacak? Derdimiz bir. Hepimiz işçiyiz. Fikir işçisi. Kol işçisi. Bu toprakların işçisi. Ama gelin hepimiz gönül işçisi olalım. Birbirimizi anlayalım. Bu taşlar, bu zehirli gazlar bizim hayatımızda yok. İnsanı sömürmek yok. Bizde aynı mahallenin çocukları, cepheleşip diğerinin üstüne yürüyemez. İşçinin göz yaşı da polisin kanı da bizden akıyor.