Kamuoyu, İsmail Cem'i 1974'te TRT Genel Müdürü olması ile tanıdı. Gerçi daha evvel günlük yazıları vardı ama asıl şöhreti, TRT'nin başına gelmesi ile başladı. O TRT bu TRT değildi. '70'lerin TRT'si daha sola yatkındı, daha ideolojik ve katıydı. Bir tekel kurumuydu. Bülent Ecevit, CHP-MSP koalisyonu ile Başbakan olunca TRT'yi İsmail Cem İpekçi'ye teslim etti. Tayin, büyük gürültü kopardı. Bir vatandaşın TRT Genel Müdürü olabilmesi için devlette asgari 10 yıl çalışmış olması gerekiyordu. İsmail Cem İpekçi'ninse bir gün bile devlet hizmeti yoktu. Başbakan, bu engeli gözükara bir mevzuat değişikliği ile aştı. Aynı zamanda toplumun keskin hatlarla kamplara bölündüğü günlerdi. Yeni TRT Genel Müdürü yeterince tanınmasa da ortanın solundaki Karaoğlan'ın tasarrufu ile iş başına gelmesi, hakkında bir karar vermek için yetiyordu. Gürültünün ikinci sebebi soyadından dolayı idi. Nitekim bazı sağ kalemler, soyadını sebep sayarak İsmail Cem İpekçi'yi yaylım ateşine tuttular. Ateş, öyle az-buz sürmedi. Tenkîdler icraata dönük olmaktan çok "İpekçi" kelimesine matuftu. Genç Genel Müdür şaşırttı. Hızlı Karaoğlan tarafından getirilse de O, yumuşak bir tavır ortaya koydu... Ve baktı ki işin tadı kaçtı; O da mahkemeye gitti. Hayır; kimseyi şikâyet için değil. İpekçi soyismini nüfus kütüğünden sildirmek maksadıyla. İkinci ismi "Cem"i soyisim olarak aldı, İsmail Cem oldu. Daha doğrusu Cem İpekçi, İsmail Cem oldu. İsmail Cem, daha sonra yazı hayatına tekrar döndü. Siyasete girdi. CHP'den DSP'ye transfer oldu. Sürekli kendini geliştirdi. Sorgulayıcılık tarafını öne çıkardı. Zaten iyi bir tahsil yapmıştı. Tahsilini okur-yazar tarafı ile olgunlaştırdı. Çektiği fotoğraflarla sergiler açtı. Siyasette bakanlığa kadar yükseldi. İlk olarak Kültür Bakanı oldu. Kültür Bakanı iken TGRT'de yayınlanan Entellektüel Boyut Programı'na katıldı. Konu "entellektüel, entel, aydın, münevver farkı" idi. Konuşması çok takdir gördü. O program hâlâ zevkle hatırlanmaktadır. İkinci bakanlığı dışişlerinde oldu. Belki pek açığa vurulmadı ama dışişlerinde ne kadar başarılı olabileceği biraz da merak konusu idi. En fazla bu bakanlıkta başarılı oldu. İdeolojik yaklaşımlardan, ön yargılardan uzak durarak sağduyu ile hareket etmeyi yeğliyordu. Nitekim, 54. Hükûmetten sonra adeta reddedilen D-8'ler üyeliğimizin devam edeceğini de "Entellektüel Boyut"ta yönelttiğimiz bir soru üzerine ilk defa dile getirdi. İsmail Cem, kendini disipline ederek sabır, yumuşaklık ve diyalog kurabilme hasletlerine kavuşmuş bir Türk aydını. Farklı düşüncelere saygılı. Sivriliklere, aşırılıklara düşmemeye özenli. Onun için yabancı meslektaşları ile de dostluklar kurabildi. Herhalde en önemlisi Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ile olandır. Türk-Yunan münasebetlerindeki ılımlı hava bu iki insanın gayreti ile doğmuştur. Okuyan, araştıran, tarihe ilgi duyan, karşısındakini dinleyebilen, aykırı fikirlere tahammülü olan, buna mukabil bağırıp çağırmayan, pireyi deve yapmayan, popülist davranmayan, zik-zaklar çizmeyen siyasetçilere ihtiyacımız var. Bu babda çok zengin değiliz. İsmail Cem, o nadirlerden biri. Bu sebeple AB'ye aday kabul edilmemizin yıldızı oldu. Aday kabul edildikten sonra hasıl olan bazı tereddütleri izale için yaptığı konuşmalardaki üslûbu ise hakkı teslim edenlere mahsus güzellikte idi. İsmail Cem diyordu ki: -Biz Avrupa'ya aynı zamanda Müslümanlığımızla gidiyoruz, Asyalılığımızla gidiyoruz, zengin tarihimizle gidiyoruz... Böylece uzayıp giden sözler, bir büyük değişimin eşiğindeki millî şahsiyeti zedelememek için lazımdı... O bakımdan konuşma hayırlı olmuştur. AB'ye girmeli, fakat kimliğimizden kopmamalıyız. Bu son noktadan mes'eleyi şöylece tefsir de kabil... Liderler, oldum olası yerlerine adam yetiştirmemekle itham edilirler. Acaba... Sayın Ecevit, alttan alta Cem'i kendi yerine mi hazırladı, Hüsamettin Özkan'ı İsmail Cem'i gizlemek için mi yanından ayırmadı? Yoksa şartlar kendiliğinden mi böylece gelişti? Şüphesiz ki karşılıklı. İsmail Cem, ortaya bir cevher koydu, Genel Başkanı da fark etti. Neticede kaliteden kazanan Türkiye'dir. Türkiye'ye kazandıracak seviyeli politikacıların sayısının artması gerekir. Dışişlerinin başında bir İsmail Cem olmasaydı belki Helsinki'de de refüze edilmiştik. Şimdiyse AB'ye kesin üyeliği konuşuyoruz. AB, asıl ileride anlaşılacak. Sosyal hayatta, ticarette, iktisatta, siyasette, insanca yaşama haklarında sayısız faydalarını göreceğiz. Teşebbüs hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve fikir hürriyetine umulur ki tekrar ve tam mânâsı ile ve kalıcı olarak kavuşabiliriz. (16 Aralık 1999 Türkiye Gazetesi) Değerli arkadaşım güle güle. Öbür dünyada da bu dünyadaki gibi yüzündeki tebessüm eksik olmasın. Yüce Allahtan sana rahmet diliyorum.