Ziyaret bahanesiyle içeri girdikten sonra binadaki Türk subay ve astsubaylarıyla Türkmenleri ve hizmetlileri ellerini arkalarından bağlayıp başlarına çuval geçirmek suretiyle aşağılayarak zorla alıp götürmenin isimlendirilmesi noktasında terminolojik sıkıntı yaşandığını müşahade etmekteyiz. İlk gün o telaşın içinde "müsâdere" diye açıklama yapıldı. Yanlış. Müsâdere insana değil mala karşı olur. Mânâsı da yasak eşyanın meşru şartlarda alınması demektir. Biz bir ara "derdest" demeyi düşündük ama bu da isabetsiz olacaktı. Nizami güçlerin gayrı nizami bir hadisenin faillerine el koyması demektir. Bu da mümkün değil. Bir işgal kuvveti, diplomasi hukuku bakımından kendi topraklarımız farz edilen bir mahalle girip bu işleri yaptığı için o da doğru olmazdı. "Adam kaçırma" dendiğine şahit olduk, bu tarif, hem meselenin eşya tarafını ihtiva etmemekte ve hem de günlük dile mahsus kalmakta. Sıkça "tevkif etme" ve eş anlamlı olarak "tutuklama" deniyor. Derdest kelimesi için izah ettiğimiz sebeplerle birebir çakışmaktadır. Dolayısıyla o da söylenemez. Peki ne denecek? Bu "ne denecek" suali çok çok mühimdir. Yanlış telaffuz, kendi dilinizle kendinizi mahkum ettirir. İsabetli olan tabir şudur. "Gasp ve hürriyeti tahdit". Amerikan askerleri, Türk devletine tahsis olunmuş binaya hileyle girdikten sonra burada bulunanların hürriyetlerini sınırlamış, hukuki ismiyle tahdit etmişlerdir. Keza aynı şahıslar binadaki para, disket ve benzeri nitelikte maddeten veya mânen değerli eşyayı da gasp ederek alıp götürmüştür. Üstelik bu alıp götürme silah zoruyla yapılmış ve mağdur ve mağdurelere kötü muamele ika edilmiştir. Böyle bir fiil, iç hukukumuz bakımından ağır cezalık bir suç olduğu gibi milletlerarası hukuk bakımından da aynı mahiyettedir. Buradan çıkartacağımız dersler var. Hariciye, siyaset ve kalem ve kelam erbabı böylesi zamanlarda kullanacağı kelimeye âzâmi dikkat etmek zorundadır. Buna dikkat edebilmesi için de bilmesi lazım. Meselenin püf noktası da burada. Lisan zayıfladı Bunlar neredeyse bilinmiyor. Dilin incelikleri, ait olduğu sahadaki farklar bilinmezse dâvâ daha başlangıçta tehlikeye düşer. Zira insan, kelimelerle düşünür, dâvâ, mantıkla kazanılır. Mantığa vücut veren de kelimelerdir.