İsrail-Arap kavgası, 20. asrın ikinci yarısının tamamına yayıldı. 5 bin yıl sonra Filistin topraklarında "İsrail" diye bir devletin ortaya çıkması hazmedilememişti. l. Dünya Savaşının sebep ve neticelerinden biri Orta Doğu'da İsrail diye bir devletin kurulmasıydı. Bu fikir, II. Dünya Savaşı sonrasında 1948'de realize edildi. İsrail'e karşı Arap savaşları yapıldıysa da Mısır öncülüğündeki bu mücadeleler, İsrail'in kazançlı çıkmasıyla bitti. Yahudiler, defalarca toprak genişletti. Arap devletlerinin başarılı olamamalarının temel sebeplerinden biri Amerika'daki nüfuzlu Yahudi lobisi. Washington hükümetleri, İsrail'e hep arka çıktılar, zerrece taviz vermediler. Dünya hakimiyetini kesintisiz sürdürme peşindeki Washington, Orta Doğu ve Akdeniz sahilindeki İsrail'i hep bir eyaletleri gibi telakki etti. Bu manzara zamanla İsrail'le savaşmış Arap devletleri Mısır, Ürdün gibilerini daha gerçekçi hareket etmeye zorladı. Olan olmuştu. Savaş, İsrail'e değil, Amerika'ya karşı yapılıyordu. Onun için devletler resmen ilân etmeseler de sahneden çekildiler. Onların sahneden çekilmesi Filistin halkını bir başlarına bıraktı. Kendi aralarında türlü anlayış biçimlerine göre şekillendiler. Onlardan biri de Hamas. Bu mukavemet teşkilatını 1987'de Şeyh Ahmet Yasin'le birlikte Abdülaziz el Rantissi kurdular. Ahmet Yasin, 22 Mart'ta bir sabah namazı çıkışında İsrail helikopterlerinden atılan füzelerle katledildi. Tekerlekli sandalyede hayatını devam ettiren, kendini milletine adamış bir isimdi. Onun bu şekilde öldürülmesi herkesi çok üzdü. Herkes üzüle dursun Ariel Şaron radikal çıkışlarıyla kan dökmeye devam ediyor. Önceki akşam da aynı yolla el Rantissi öldürüldü. Hamas'ın yeni lideri bir çocuk doktoruydu. Çocuk doktoru ne yazık ki kendi çocuğuyla birlikte can verdi. Dünya bu defa da İsrail'i kınadı. Bu defa kınayanlar arasında İngiltere de var. Amerika bile, "sonuçlarına katlanır" diyerek ilk defa dolaylı bile olsa kınama yoluna gitti. Bu kınamalar, BM, Güvenlik Konseyi duvarını aşıp bir karar halini almadıkça değer ifade etmeyecek. Halbuki Şaron'un bu şiddet politikasının durması lâzım. İsrail, rüzgâr ekiyor. Türkçe'de bir deyim vardır. "Rüzgâr eken fırtına biçer" diye. Aynen bu yapılmakta. İsrail, hem kendi huzurunu hem bölgenin huzurunu mahvetmekte. İsrail'i yönetenler, Hamas ve benzeri mücadele kuruluşlarını terör örgütü ilan edip suikastlar tertipleyerek bir yere varamazlar. Olsa olsa İsrail güvenlik, ekonomi ve nüfus noktasından biraz daha zayıflamış bir sevimsiz konumuna gelir. Böyle devam ederse İsrailli sağduyu sahipleri yaşadıkları yerleri terk edip gidecekler, geriye militanlar kalacaktır. 60 yıldır öldürmekteler. El Rantissi öldürüldü, işte yenisi seçildi. O öldürülse bir başkası seçilecek. İsrail bir nüfus denizinin ortasında olduğunu görmeli. Araplar ve Müslümanlar gerçeği gördüler, 5 bin yıl sonra kurulan bir devleti kabullendiler. Peki İsrail neden dünya kuruldu kurulalı o toprakların sahibi Filistin'in haklarını, taleplerini devlet olma zaruretini kabul etmemekte? Bu yoldaki isteklere en haşin şekilde karşılık vermekte, taassup göstermekte? En berbat çözümsüzlük burada. Bu kadar kültürlü, bu kadar temiz bir millet, Filistinliler her gün tabut taşımak zorunda kalıyor. Helikopterler, kadın, yaşlı çocuk demeden kin ve ateş saçmakta. Kurşuna karşı taş atan, kendi bayrakları altında yaşamak isteyenler bu cezaya layık değil. Bölge de bu mânevi işkenceye layık değil.. Bu ihtilaf, 21. yüzyıla da damgasını vurmamalı. İsrail'deki sağduyu sahibi Yahudilerle ABD yönetimine çok iş düşüyor. Güvenlik Konseyi, devlet terörüne kayıtsız kalamaz. Kalırsa suça ortak olmuş olur. Çare bir ân evvel Filistin devletinin kurulması ve tanınmasıdır.