Cuma akşamı Emirgân'daki Beyazköşk'te Sn. Ali Müfit Gürtuna'nın misafiriydik. İstanbul için, Tuzla Belediye Başkanı Sn. İdris Güllüce'den, Pendik Belediye Başkanı Sn. Erol Kaya'dan, Beyoğlu Belediye Başkanı Sn. Kadir Topbaş'a, DSİ Genel Müdürü Sn. Veysel Eroğlu'na kadar bir çok değerli şahsın isimleri geçmekte. A. Müfit Gürtuna, bir dönem daha iş başında kalma arzusunda, yarım kalmış işlerini tamamlamak istiyor. Öncelikli tercihi, siyasete AK Parti'den devam etmek. Zaten bunu ekrandan da ilân etti. AK Parti genel başkanı Sn. Tayyip Erdoğan'ın kafasında netleşmiş bir aday olduğuna ihtimal vermiyoruz. Meseleyi dalgalanmaya bırakmış takip ediyor. A. Müfit Gürtuna ise arkadaşlarından bir davet beklemekte. Ankara örneğinden sonra buna mutlaka hakkı var. Ancak AK Parti çevrelerinden iki itiraz yükselmekte. "Neden vaktinde katılmadı?" "Neden Erdoğan'ın ekibini yerinden oynattı?" İkinci itirazın AK parti yönetiminde fazlaca dikkate alınmaması lazım. Bir makama her yeni gelen kendi ekibini kurar. Evvelkileri harcamak, kıymak zaten Gürtuna'nın mizacına aykırı. Esas halli gereken birinci itiraz. O da 28 Şubatla alakalı. Daha fazlasını yazmaya yetkimiz yok. Bu iki konuda A. Müfit Gürtuna'nın gerek başbakanı gerekse kamuoyunu hakkıyla bilgilendirmesi gerekir. Ortada bir göğüs germe var. O göğüs geren insanın cezalandırılması gibi bir netice çıkmamalı. Dere geçilirken at değiştirilmez. AK Parti, hükümet oldu, ama daha iktidar olma sürecinde. Bunda İstanbul'un büyük rolü olacaktır. Şahsi oyları yüzde 10'un üstünde ve her kesim İstanbullu için sevilen bir başkanın varlığı AK Parti ve Tayip Erdoğan adına büyük kazançtır. AK Parti vitrinin A. Müfit Gürtuna gibi ılımlı ve uzlaşmacı bir isme de ihtiyacı var. Peki Gürtuna aday gösterilmezse ne olur? Sağdan bir başka partiyi düşünür mü? Tahminimiz o ki son dakikaya kadar bekleyecek ve davet almazsa açık daveti kabul ederek "sev seni seveni yer ile yeksân ise" diyerek tercihini yapacaktır. Böyle bir tercihin İstanbul için AK Parti için, hükümet için, Gürtuna için ve gideceği parti için muhtemel sonuçları ne olur? İstanbul'un kaybetme ihtimali çok uzaktır. Diğer aday adaylarının her biri de gayet iyi yetişmiş, belediyecilikte tecrübeli, kalpleri İstanbul'a hizmet aşkıyla atan kişiler. Fahiş hatalar yapmadıkça önemli aksamalar olmaz. AK Parti ise açık farkla kazanma şansını kaçırır. Halbuki ortada zafer elde etme imkânı var. Galip gelmekle zafer farklıdır. Partisi zafer kazanmış veya şöyle böyle galip gelmiş bir hükümetin etkisi ayrıdır. İkincisinde iktidar olma süreci başlar. A. Müfit Gürtuna cephesine gelince. Kazanmayabilir. Ne var ki kaybetmez de. Recep Tayyip Erdoğan'ı başbakanlığa taşıyan hizmetleri, daha yukarılara taşıdı. Onun için her kesim ve fikirden İstanbullu onu çok sevmekte. İstanbul'a karşı vazifesini yapmış, tarihteki yerini almıştır. Ya katılacağı parti? İlk seçimde iyi bir dereceyle barajı aşacak potansiyele kavuşur. Onun için o parti bu transferden sonra erken seçime kilitlenecektir. Recep Tayyip Erdoğan hayatının çetin imtihanlarından birini daha yaşıyor. İstanbul kalesini ne zayıflatsın ne kaybetsin. Peki ne yapsın? Bu şartlarda her tecrübeli politikacı iki şeyden birini yapardı. Ayağı bir kere sürçmekle atın başının kesilmeyeceğini bilir ve hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Bu muhatabını ateşler. Bu şıkka göre İBB başkanı yerinde bırakılır. Veya mutlaka değişmesi gerekiyorsa o zaman genel başkan yardımcılığı veya ilk fırsatta dışardan bakan yapılma vaadiyle partiye davet edilirdi... Herkes için hayırlısını diliyoruz. Ortada kıran kırana yarış yok. Hizmet için yarış var. Yeter ki dedi-kodu, gıybet, yalan gibi klasik politikanın çirkinliklerinden uzak durulsun. Ne var ki bunlar var ve kafaları da bunlar bulandırmakta. Yemek yediğimiz Beyazköşke girdiğimizde şunu düşündük. "Mal sahibi mülk sahibi, hani bunu ilk sahibi". Beyazköşkün ilk sahiplerini bilmiyorsak da İstanbul'un mânevi ve fiili sahipleri Hz. Halid Ebu Eyyub el Ensari ile Fatih Sultan Mehmed işte şuradalar.