İstikrar, barajda boğulmasın!

A -
A +

Seçim sisteminde baraj uygulaması, sadece bizde yok; dünyanın başka ülkelerinde de mevcut. Fakat soru şudur: Hiç baraj olmaması mı, yoksa 3'lerde 5'lerde olması mı daha isabetlidir? Bu sorunun herkesi memnun edecek cevabını bulmak zordur. Hiç bir engelin olmaması parlamentoda her fikrin temsili adına daha demokratik farz edilebilir. Buna mukabil makul baraj fikri de anti demokratik sayılamaz. Bu da oyların heba olmasının önüne geçmek, yersiz koaliyon hükümetlerine meydan vermemek gibi sebeplere dayanmakta.
Burada "makul" anahtar kelimedir.
Tabiî kime ve neye göre makul  da ayrı bir soru?
Demokratik ülkeler uygulamasını göz ardı etmemeli. Çoğunluk, hangi kıstası esas almıştır? Yüzde 7 mi, 5 mi, 3 mü, sıfır mı? Rakam büyüdükçe adaletsizlik söz konusu olduğu gibi küçüldükçe de kaos ve kargaşa çıkmakta ve kısa ömürlü, uyumsuz koalisyonlara mecburiyet doğmaktadır.  
Koalisyon, şiddetle kaçınmamız gereken bir hükümet mecburiyetidir. Belki bir-iki istina devlet vardır ama koalisyon hükümetleri dünyada da çok başarılı olamamakta. ABD'de koalisyon iktidarını hiç bilmiyoruz. Bizde ise koalisyon dönemleri, enflasyon, işsizilik, dış borç ve terörün arttığı dönemlerdir. Türkiye, koalisyonlarla ilk defa 27 Mayıs darbesinin ürünü. 1961 Anayasasıyla tanıştı. Anayasa Mahkemesi de 1961 Anayasasıyla kurulmuştur.
Bize göre seçim barajı meselesinde en evvel dikkat edilmesi şart olan husus istikrarı gözetmektir. Yarım asırlık tecrübe onu gösterdi ki koalisyon iktidarlarıyla istikrar mümkün değildir. Burada şöyle bir problem ortaya çıkmakta;  hem seçim sisteminde adaletli bir yapı olacak ve hem de koalisyon mecburiyeti doğmayacak. Şunu ifade etmeli ki 5 üzeri her rakam Türkiye gibi dünyada itibarlı ismi olan bir devlete yakışmamakta. Yüzde 10 Barajı 12 Eylül darbesinin eseridir. Darbeci mantık, Kürt meselesini yok sayarak, yasaklayarak, insanları hapse atarak ve siyasetin yolunu kanunla engelleyerek çözeceğini sanmıştı. Halbuki o hareket bağımsız aday formülüyle bu engeli aştı. Buna rağmen sistemdeki baraj, zaman zaman gündem oldu. Şimdi yine gündem.
Bu defa kabaca bir hesapla manzara tuhaftır.
27 Mayısla kurulan Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül 2010 Referandumunun kendisine tanıdığı bireysel başvurulara bakma yetkisine dayanarak 12 Eylül darbesiyle gelen seçim barajını yıkmaya çalışmakta. Garip olan, emekliliğin eşiğindeki AYM Başkanının ihsası reyde bulunmasıdır. Kamuoyunda iktidarla hesaplaşıyormuş gibi bir intiba doğmuş vaziyette. AYM kanunlarla TBMM iç tüzüğünün Anayasaya uygunluğunu denetler. Fakat kanun koyucu yerine geçerek kanun yapamaz veya öyle bir yorum yapamaz.
Aklı selim, onu konuşturmaktaki baraj sisteminin bu defa hem de AYM başkanının bir demeciyle tartışılmaya başlanması, zamanlama olarak son derecede hatalıdır. Bunun bir sebebi seçimlere bir şey kalmamış olmasıdır.  Ferdi müracaat üzerine yapılacak bir değişikliğin bir yıl içinde yapılacak seçimlere uygulanıp uygulanmayacağı bir fırtına estirecektir. Bundan daha mühimi ise sahip olduğumuz  istikrardır. Şu anki kalkınma, büyüme, döviz rezervi, dış ve iç temas trafikleri, terörün durması gibi her iyi hal istikrar sebebiyledir. Anayasa değişmeden yapılacak bir değişiklik ne kadar ömürlü olur? O da belli değil. Sıfır baraj fakat dar bölge, daraltılmış bölge gibi tekliflerin de yeniden düşünülmesi gerekir.
10'lu baraj ayıbından bir gün -herhalde- kurtuluruz, kurtulmalıyız.
Ama...
İstikrara ziyan vermeden.
İstikrar barajda boğulursa ülkenin nefesi kesilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.