"Akıllı insan, kendi aklını, daha akıllı insansa başkasının da aklını kullanır..." Bu güzel tesbiti şöylece yorumlamak mümkün:
-Akıllı insan, hisleriyle, heyecanıyla, öfkesiyle değil, düşünerek, ölçüp-biçerek hereket eder. Daha akıllı insansa başka insanların fikirlerinden, tecrübelerinden, başarılarından hatta pişmanlıklarından ders çıkarır.
İnsan, sadece değerli olandan değil, değersizden de ibret alır. Zâtın birine "edebi kimden öğrendin?" dediklerinde "edebsizden!" diye çarpıcı bir cevap vermiş. İnsanlar, dağarcıklarını zenginleştirmek, akıllarını beslemek, ufuklarını açmak için kitap okur, sohbetlere, konferanslara gider, film seyreder vs.
"Müşavere", "Vahiy Medeniyeti"mizde çok önemsenmiştir. Burada ortak akıl, paylaşma kültürü derpiş edilmektedir. İnsanı yoktan halk eden Allahü teâlâ, onu elbette ki bizzat kendisinden bile çok daha mükemmel şekilde bilmektedir. Kur'an-ı kerîmde kararlarımızda istişare etmemiz tavsiye edilmekte, "istişare ettiğinizde aldığınız karar yanlış bile olsa onu ben düzeltirim" teminatını vermektedir. Vahiy Medeniyeti, aklı yok saymaz. Tebliğ aklı olanı muhatap almakta. Ancak şahsın kendi mihveri etrafında tecrid olmuş kuru akla da itibar edilmez. Vahiy Medeniyeti'nde yalnızca sosyal hayatta değil, icra edilecek işlerde de istişare ederek paylaşma ve doğruyu bulma yolu esastır.
Bu sebeple, müşavirlikler, meclisler...vardır. Bunun aksi, keyfilik, umursamazlık ve başına buyrukluktur. O ne doğru sözdür: "Danışan dağları aşar, danışmayan düz ovada şaşar!"
2015'te "Muhalefet Günü" diye bir makale kalem almıştık. "Devlet Günü" gibi bir "Muhalefet Günü" ihdas edilerek Başbakanın riyasetinde ayın muayyen zamanlarında muhalefet liderleriyle iktidar bir araya gelerek bilgi paylaşımı yapabilir demiştik. Bu fikrimizi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra daha bir işledik. Buna göre böyle bir toplantı Cumhurbaşkanı başkanlığında yapıldığında "Liderler Günü" ve Başbakan başkanlığında toplandığında da "Muhalefet Günü" olacaktı. Tabiî ki tek isim de mümkün. Önemli olan parti genel başkanlarının aynı masa etrafında buluşup yüz yüze konuşabilmeleridir. Vasıtalı konuşma, sataşmalar yerine samimi bir ortamda her şeyin dile gelmesi muhakkak ki daha verimli olacaktır.
Hem yukarıda bahsettiğimiz dünya durdukça değişmez altın esaslardan dolayı ve hem de artık "Soğuk Savaş Dönemi" bittiği için böyle bir çalışma zaruretti. Soğuk savaş dönemi, yarım asra yakın peşin hüküm, dikenli dil, aşağılama ve ötekileme üzerine öfke üretti. Orada ak veya kara vardı.
15 Temmuz sonrası kazanılan iyiliklerden biri de bu "Muhalefet Günü" veya "Liderler Toplantısı"nın başlamasıdır. Dün, AK Parti genel başkanı ve Başbakan sn Binali Yıldırım, CHP genel başkanı sn Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP genel başkanı sn Devlet Bahçeli, Çankaya Köşkü'nde bir araya geldiler. Darbe ihaneti, devlete sızmalar, terör saldırıları, çevremizde olup bitenler, dış dünya ile münasebetlerimiz, anayasa değişikliği... gibi mes'elelerin en azından bir kısmı konuşuldu. Hiç bir şey dile gelmeyip çay-kahve içerek hâl-hatır sorup ayrılmaları bile yakalanan iç barışı devam ettirme adına faydalıdır. Unutmamalı ki ABD'de seçimlerden sonra seçimi kazanan lider, icabında muhalefet partisinden hükümetine bakan almaktadır. Bizde neden olmasın? Şu istişarî toplantılar devam ederse şart olmamakla birlikte mümkündür ki bu da olabilir.
HDP'ye gelince...
Soru belli:
-Bu tabloda HDP genel başkanı niye yok?
Onun da olması gerekir. Fakat vaad edilen "Türkiye Partisi" olma sözü tutulmadı. Öyle ki yapılan fütursuzluklardan dolayı bu partili vekillerin çoğunun dokunulmazlıkları kaldırıldı. Vatanın birliğine, vatandaşın canına kasteden teröristlerle hareket etmek yok sayılamazdı. Daha önceki gün Gaziantep'teki cenaze evinde Cumhurbaşkanına "katil" diye sözlü hakaretler yapıldı.
HDP şayet soğuk savaş günlerinin Marksist-Leninist-Stalinist ütopik öğretileriyle ırkçılıktan vazgeçip de şu 15 senede kazanılanları görür, emperyalist kuklacıların şekillendirdiği dağın güdümünden kurtulursa bu barış tablosunda yerini alır?