Cumartesi akşamı Ahıska Türkleri'nin iftarına davetliydik. Ev sahipliğini dernek başkanı Mehmet Oğuz'la kendisi de bir Ahıskalı olan Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu yapıyordu. İstanbul'da yaşayan 100 kadar Ahıskalı aile bir araya gelmişti. Hepsi öz be öz Anadolu evlatları. Gecede İhlas Holding Türk Dünyası Dairesi Genel Müdürü Numan Aydoğan Ünal, coşkulu bir konuşma yaptı. Aydoğan Ünal, milletine âşık bir gönül adamı. Masada da bize Kırım intibalarını naklediyordu. Bu gece vesilesiyle Eminönü Sosyal Tesislerini görmüş olduk. Cankurtaran'dan Marmara Denizi, Boğaz, Üsküdar, Kadıköy, Moda ve Adalara bakan harika manzaralı bir mekân. Tarih ve tabiat kucak kucağa. Başkan Kibiroğlu'nun verdiği bilgiye göre burası daha evvel balicilerin yatağıymış. Başkana söylediğimizi diğer bir çok belediye reisimize de söylemiştik. İstisnaları olabilir ama hakkı teslim etmek lazım. Her belediye iyi çalışıyor. Normal şartlarda hizmet eden onlar, depremlerde en önde koşanlar onlar, ramazanlarda sosyal aktivite yoluyla hayır hasenat yapan onlar. Belediyeler halkıyla kaynaştı. Şehirli kültür belediyelerden halka yayılıyor. Üstelik komik engelleri aşa aşa yol aldılar. Mesela bu tesis için Lütfi Kibiroğlu tam üç kere yargılanmış. Diğer başkanların da benzeri maceraları var. Hiç önemli değil, sıkıntılar unutulur, önemli olan, eser verebilmek, iz bırakmak. O gece masadaki sohbette de dile getirdik. Şu Kamu Yönetimi Reformu fırsattır. Artık halkı temsil eden belediye ve devleti temsil eden vali ve kaymakam farkı ortadan kalkmalı, bürokrasi azaltılmalı. Reform, hedefine asıl o zaman varır. Hükümetin taslak üzerinde yapacağı çalışmada bunu bilhassa dikkate alması şart. Bugüne gelince, bayrama... Bir oruç ayı daha geride kaldı. Emsalsiz günlerdeyiz. Önceki ramazanlarla bayramların şimdikilerle kıyası hep yapılır. Önceki, eski ramazanlar, bayramlar artık kitap sayfalarında. Onları anlatacak insanlar bugün hayatta değiller. Öncekiler denince iki dejenerasyona da dikkat etmeli. Önceki o harikulade ramazanlar, bayramlar ne Direklerarası ne de kanto oyunudur, o manzara bir yalanın adı, bizimle alakası yok.. Önceki ramazanlar, kandiller, bayramlar fedakârlığa dayalı daha bir mümince duruş, daha bir mümince yaşamakmış. Mesela, o günlerden buruk bir iz düşümü... Ahıskalıların iftarına giderken sahilde bir içkili lokanta bizi yüreğimizden vurdu. Kendi yaşadığımız eski ramazanları hatırladık. Yitip giden bir hürmet, o gün bir bez afişten gülümsüyordu. İçkili lokantanın önüne asılı o afişte aynen şöyle yazılıydı. "Mübarek ramazanınızı tebrik ederiz. Kapalıyız." Belki de kaç senedir ramazan ayında kapalı olan bir lokantayı ilk defa görüyorduk. Üstelik burası içkili bir yerdi. Hemen o hadisi şerifi hatırladık. "Günahkârın boynunu bükmesi, zahidin kendini üstün görmesinden evladır." Bu hürmet, en dindar dükkân sahiplerinde bile görülmez oldu. İyi ki bayramlar var dedik, lakin eksik dedik. İyi ki ramazanlar, kandiller, bayramlar, zekâtlar, sadakalar var. İyi ki İslamiyet var. Böyle aylarla, böyle gecelerle böyle müesseselerle insan da cemiyet de hayat da yenileniyor. Hayat daha bir güzelleşiyor. Bu vesileyle başta çok değerli okuyucularımız, o can dostlar olmak üzere herkesin bayramını tebrik ediyor, bütün darda sıkıntıda esarette, vatanından uzakta olan kan kardeşlerimize, din kardeşlerimize, insanlara kurtuluşlar diliyoruz. Yurdumuza ve bütün dünyaya huzur ve barış hakim olsun, yüce Allah, şehit yakınlarına engin tahammüller versin. Terörsüz, tasasız, birlik ve dirlik dolu günlerle nice ramazanlara, nice bayramlara...