Niçin çıktığı meçhul, türlü tefsirlerle izaha kavuşturulmaya çalışılan kriz, beklendiği gibi arkada kaldı. Böylece bir kâbus bitti. Hiç şüphe yok ki krizin mes'ulü biraz da Günter Verheugen'dir. Başbakanın öyle konuşmasına zemin hazırladı. AB temsilcisi, Türkiye'de iken zinayı mesele etmeyeceklerini söylemişti. Başbakan da zihni tavrını ona göre şekillendirdi. Sonuçta da attan düşmesi gibi bir kaza geçirmiş oldu. Onun için Brüksel'de ikna değil yüzleşme yaşandı. Kuvvetli ihtimalle basın toplantısından evvel kapalı kapılar ardında Verheugen'le aralarında şöyle bir diyalog geçti. "Sayın Verheugen siz Ankara'da bize ve Türk kamuoyuna zinanın suç sayılıp sayılmaması üzerinde durmayacağınızı, bunun sizi alakadar etmediğini beyan ettiniz mi, etmediniz mi?" "Doğru, o anlamda konuştum." "Siz, bu istikamette konuşunca biz de kendi doğrularımızı dile getirdik, ne var ki Avrupa'ya gelince tam aksini beyan ettiniz." Sözün burasında muhakkak ki Verheugen, birçok gerekçelerle kendini müdafaa etmiş, Türkiye Başbakanı da, "Her ne ise, demek ki ortada bir yanlış anlaşılma var. Zaten biz TCK tasarısının son iki maddesi hariç tamamını Meclis'ten geçirdik. Zinaya dair bir teklif ve tasarrufumuz da olmadı. Bu sebeple, biz, TBMM'yi toplantıya çağırıp iki maddeyi de geçireceğimizi, siz de müzakere tarihi verilmesi için bir engel kalmadığını açıklayın," demiştir. Öyle de oldu, Erdoğan-Verheugen basın toplantısı bu şekilde cereyan etti. Ânında döviz aşağı doğru seyre başladı, Borsa infilak etti. Artık yol haritası belli olmuştur, 6 Ekim İlerleme Raporu Türkiye lehinedir. Buna dayanarak da 17 Aralıkta Türkiye için müzakere tarihi verilecektir. Büyük ihtimalle haziran 2005'te de müzakereler başlayacak. Türkiye en nihayet masaya oturmak için randevu tarihi alıyor. Başa dönüldü. 200 trilyonluk kriz aşıldı. Geçmiş olsun ama 'Bu kriz niçin çıktı, Başbakan Tayyip Erdoğan, niçin öyle konuştu, niçin tasarı geri çekildi?' soruları çok uzun yıllar konuşulacaktır. Bugün için tahminlere dayanarak tahlil yapıyoruz. Yarınsa hakikatler gün yüzüne çıkar.