28 Şubat bir kavga dönemiydi. Toplumun bir kesimi diğer kesiminin üstüne üstüne gidiyordu. Aklı selim, mantık ve makul davranış unutulmuştu. Kebapçılara varıncaya kadar fişlenmeler yaşanıyordu. O günler, o kadar yakın ki işlenen abeslikleri tek tek sayıp-dökmek fazladan olur. Kavga, hırçınlık, kamplaşma ve kebapçı fişlenmesine kadar giden çılgınlıklar sebebiyledir ki seçmen, dönemin iktidar ortağı partilerini sandığa gömdü. AK Parti'yi başa getirirken yalnızca ona olan muhabbetinin değil, diğerlerine karşı doğmuş kızgınlığın payı büyük oldu. 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi, 17 Ağustos 1999 zelzelesi ve 19 Şubat 2001 ekonomik krizi. Bu iktidar bunlardan sonra 3 Kasım 2002 tarihinde seçim zaferi kazandı. Şu gün vatandaşı memnun eden sadece ekonomik istikrar değildir. Ondan daha önemlisi huzurunun yerinde olması. 2007 yaklaşırken elimiz yüreğimizdeydi. Huzurumuzun çok görüleceği bir gerçekti. Önce cumhurbaşkanlığı seçimi bir panik atmosferine sokuldu. Sonra Kerkük krizi tırmanışa geçti. Avrupalı fanatikler yüzünden AB çatal kazık haline geldi. Bunlar olur, seçimler yaklaşır, Kuzey Irak'a, Kerkük'e müdahalemiz konuşulurken bir meşhurun öldürüleceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yoktu. Doğan kaosta ne yazık ki jandarma ve polis birbiriyle sürtüşme noktasına getirildi. Hrant Dink öldürülmüş, birtakım sloganlar atılmış. Zanlı farklı muamele görmüş. İkiz kardeş hükmündeki şehirler bile akılsız sloganlarla birbirine düşer olmuştu Bunların önünde ve ardında siyasetin kızışması var. Çok nadir konuşan Devlet Bahçeli, başbakana çok ağır laflar etti. Perde böyle açıldı. Halbuki MHP geleneğinde başbakan kim olursa olsun devleti temsil ettiği için ona karşı kullanılan üslup dikkatlidir. Sık sık konuşan Deniz Baykal'sa sertliği körükledi. Sayın Bahçeli'nin "Çankaya'ya çıksa bile indiririz" şeklindeki yersiz beyanları sayın Baykal'da dinmez demeçler sağanağına dönüştü. Başbakanın Çankaya'ya çıkmayacağını göremiyorlardı. CHP lideri daha sonra Kerkük'ü çok kaşıdı. Kerkük bir devlet meselesidir. Çok taraflıdır. Haydi denince halli mümkün değildir. Zor bir noktaya gelmişiz. Probleme makro planda sahip çıkmak varken onun üzerinden iktidar avcılığına tevessül edilmekte. Bunlar yanlıştı. Muhalefet elbette alkış makinesi değil. Elbette eleştirecek. Lakin tenkitle hakaret farklı şeyler. Türkçe'de "bekâra karı boşamak kolay" diye meşhur bir deyimimiz vardır. Neticede muhalefet sussa, alkışlasa, zehir zemberek konuşsa, tehditler savursa da o bekâr. Hesabı iktidar verecek. İktidar, kendi döneminden mes'ul. Bu yüzden muhalefet, her fırsatı değerlendirerek iktidarın sinirlerini tahrip etme peşinde!.. Sayın Erdoğan'ın huzur ortamının bozulmaması için çok dikkatli olması gerekir. Sertliğe sertlikle mukabele etmesi şart değil. Hatta hiç cevap vermese ne olur? Karşılıklı ağız dalaşından doğan tedirginlik dalga dalga ekonomiye, huzura, sokağa yayılır. Türkiye'de vatandaş 70'li yılları, 90'ların 28 Şubatlarını, anayasa kitapçığı fırlatmalarını bir daha asla yaşamak istemiyor. Kebapçı fişlemelerinin, başörtüsü çekişmelerinin tarihe havale edilmesi arzusunda. AB'de zor günlerdeyiz. Kerkük ve Kuzey Irak'ta daha zor günlerdeyiz. Irak giderek felakete sürüklenmekte, bu yangın bir gün bize sıçrayabilir. Cumhurbaşkanlığı bir zihniyet ihtilafına dönüştürülmek isteniyor. Yabancı ajanlar mekik dokumakta. Yükselen milliyetçilik, bir kere daha tetiğe alet olmakta. Sömürgecilerin elinden gelse memleketimizi de Irak yapacaklar. Geçenlerde İsrail basını Türkiye ve İran'ı yeni süper güçler olarak ilân etti. Fakat cemiyetin dikkati Ogün Samast, Yasin Hayal gibi hayalperest gençlere çekildiğinden bunlar güme gitti. Bu iddia başlı başına masaya yatırılmaya muhtaç Kavga hiçbir zaman hayır getirmedi. Kavga eden, köpüren, bağıran, masa yumruklayan politikacı günümüzde sevimsiz adamdır. Böyle kimseler sandıkta kaybedecektir. Onun için Baykal, Bahçeli, Yazıcıoğlu... herkes, yepyeni üsluplar geliştirmeliler. Onun için Recep Tayyip Erdoğan, teferruata dalıp esası kaybetmekten korkmalı. Huzur ve ekonomik istikrarı koruma görevinin kendine ait olduğunu hiç ama hiç unutmamalı. Kavgalardan yorulmuş bir millet şurada 4 yıldır başını dinlerken seyrinden bıktığı filmi yeniden görmek istemiyor. Birazcık sevgi, az sevgi... Ne olur sevgi, hoşgörü ve hayırda yarış anlayışı...