Kaybeden Mısır oldu!

A -
A +
Bereketli Nil nehrine sahip Mısır, bir medeniyet merkezidir. Bunun böyle olduğunu yerinde görmek mümkün olduğu gibi New York Şehir Müzesi'ndeki devasa eserler de isbat eder. Mısır, Afrika'nın çatısı, Süveyş'in kilididir. Akdeniz'de taraftır. Arap dünyasında ağırlığı vardır.
Mısır, hep dünya gündeminde olmuştur: Sevgili Peygamberimizin -sallallahü aleyhi ve sellem- mektup göndererek İslama davet ettiği devlet adamlarından biri de Mısır mukavkısıdır. O mektup, asırlar sonra bir Kıpti kütüphanesinde bulununca Sultan Abdülmecid Han, satın alarak Topkapı Sarayı'ndaki Emaneti Mukaddeseye dahil etmişti.
Mısır, bir Arap iklimidir. Ve fakat Mısır, aynı zamanda sanki bir Türk memleketidir. Mısırlı, Türk kanı taşımayı şeref telakki eder. "Türkiye" isimli ilk devlet 1253'te "Ed'devlet'it Türkiya" ismiyle Mısır'da kurulmuştur. Adalet ve haşmet  sahibi Yavuz Sultan Selim Han, Hilafet müessesesini Mısır'dan alıp Mukaddes Emanetlerle birlikte İstanbul'a nakletmişti.
Mısır, Kavala'lı Mehmed Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa ile Devleti ali Osman'a isyan etti. Sonrasında yine İstanbul'a bağlı fakat yarı bağımsız devlet oldu. Mehmed Ali Paşa, Mısır'a çok hizmetler yaptı. Ancak ana gövdeden kopmak, bu toprakları müstemleke olarak kurtların eline düşmekten kurtaramadı. I. Dünya Harbinden sonra güya istiklaline kavuştuysa da Osmanlıya sadakat göstermeyen her millet gibi huzur bulamadı. II. Dünya Harbinden sonra Cemal Abdünnasır ile sosyalizm arayışlarına girdi. Türkiye'nin Osmanlıyı reddedip Türklükle alakası olmayan Hititler, Sümerler gibi kavimleri kendine ata seçme abesliğini yeni Mısır, Osmanlıyı ve İslam devirlerini geçip Firavunlara bağlanmakta gösterdi.
Batılı sömürgeciler, İslam coğrafyası gibi Mısır'da da hem her türlü geriliğe sebep olarak İslamı işaret etti, hem Osmanlının Arap topraklarını sömürdüğü büyük yalanını söyledi ve hem de dini içten bozan ilahiyatçıların yetişmesi için her desteği verdi. Nevzuhur âlimlerin bazıları aynı zamanda Masondu. İtikatta ve amelde sapıyorlardı. Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Cemaleddin Efgani gibi isimler onlardandır. Bunları Muhammed İkbal, Muhammed Hamidullah vs. takip etti. Mevzubahis isimlerden biri de sosyalizmden gelip İslamcı olan Seyyid Kutuptur. Bu Mısırlı reformist '70'lerde Türkiye'de de çok kafayı karıştırdı.
İslam içi sapmalar bozuk akımlara yol açmıştır. Bu akımlar önce batının işine yaramış, fakat saf kitlelere mal olunca aynı batı için problem haline gelmiştir.
Batı, doğuyu siyasette ve itikatta bozmuş, iktisatta sömürmüştür.
Ana yoldaki Türkiye Müslümanlığının vehhabi, selefi, ihvan, tebliğ, şebab vs vs gibi cereyanlarla alakası yoktur. Ne var ki bu gerçek, meşru idarelerle devletin alışveriş yapmaması anlamına gelmez. Bu itibarla ihvan mensubu Muhammed Mursi'nin seçilmesinin henüz birinci yılında emri altındaki ordu eliyle alaşağı edilmesi Mısır için tarihî ayıp oldu. Ama demokrasiye karşı işlenen bu ayıp aynı zamanda  riyakâr batıya aittir. Mısır, aydın ve medya ihanetine maruz kaldı, ordu dışarıya taşeronluk yaptı. Kim olursa halkın tercihiyle geleni, tankla düşürmek seçene ağır hakarettir. Sn. Mursi, sihirbaz değil, yüzde 52'nin seçtiği cumhurbaşkanıydı.
Mısır, 28 Şubatı yaşadı...
Naklen yayınlanan darbeyle Mısır kaybetti, İsrail'in güvenliği sağlamlaştırıldı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.