Ortada bir 'kaza' olsa bile hadisenin oluş şekli meçhul. Makinistin kırmızı ışığa riayet etmediği iddiası olayın esrarengiz tarafını ortadan kaldırmıyor. Bir kaza mı yaşıyoruz, cehalet mi durulması gerekirken "devam" dedi, yoksa insafsız bir ihanetle mi karşı karşıyayız? Bu sorulara matematik formülle cevap vermek son derecede zor. Ne var ki şunu mutlaka sormalı. Bu soru, meselenin püf noktasıdır: Neden daha evvel tren kazası olmuyordu da demir yolları devreye sokulmaya çalışılınca peş peşe vuku bulmaya başladı? Bir araştırılsın bakalım, son 10 yılda kaç kere tren kazası yaşandı? Toplamı, son 3 ayda olanlar kadar değildir. Önce hemzemin geçidi kazası, sonra Pamukova kazası, ardından Pozantı'da demir yolundan 300 somun sökülmesi, derken aynı gün içinde bir trenin raydan çıkması ve Tavşancıl'da iki trenin çarpışması. 5 vak'anın 3'ünde ölüm var. Bu kadar tesadüf olur mu? Bir süre evvel de bir deniz otobüsü, bilinmeyen bir cisme çarptı, az kalsın yolcularıyla beraber batıyordu. Bu 'kaza' Pamukova'dan sonra meydana gelmişti. Bir deniz otobüsü, her gün defalarca gidip-geldiği güzergâhta nasıl oluyordu da batma tehlikesi geçiriyordu? Önceki akşam, ulaştırma bakanı Binali Yıldırım'ı dinlerken "acaba sonunda bu adamın başına çorap mı örecekler?" diye sormaktan kendimizi alamadık. "Kara yolu mafyası" denebilecek bir mafyanın türemiş olmasından kaygılıyız. Onlar bir taraftan böylesi caniliklere tevessül etmekte, diğer taraftan da kabinenin en çalışkan bakanlarından birinin kellesini almaya uğraşmaktalar. Haddini bilmez bakan, hem hava yollarını hem demir yollarını devreye sokarak milyar dolarlık rantların önüne geçmekte. Satın da alınamadığına göre tek çare cezalandırmaktır? Kimin umurunda kara yolundaki trafik katliamı. Demir yolu, deniz yolu... Sırada başka tehlikeler olmasın. Hava yollarına dikkat ediniz. Bazıları için para uğruna her yol mübahtır. Para, onların her şeyidir.