Kendini anlatabilmek

A -
A +

Kendini anlatabilmek için üslubunu, muhatabını, zaman ve zemini iyi seçeceksin. Birinde hata etmen, sana pahalıya mal olur... Perşembe sabahı beş-on dakika kadar Sait Halim Paşa Yalısı'ndaydık İBB Başkanı Kadir Topbaş, davet etmişti.. Davet Üsküdar'daki Musahipzade Tiyatrosunun yenilenmesi, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosunun yıkılıp inşa ve Beyoğlu Tiyatrosunun tekrar bina edilmesine dairdi... Yalıya vardığımızda toplantı henüz başlamamıştı. Sayın Topbaş ve bir grup, sahilde bir yüksek sehpanın etrafında ayaküstü çay içmekteydiler. Yanlarına gittiğimizde Başkan bir derdini dile getiriyordu. Aynen şunu dedi "kendimi anlatamıyorum". Biz bir taraftan konuşmaları dinlerken diğer taraftan sehpaya incelesin diye danışmanları tarafından konmuş gazete demetine bakıyorduk. Bütün gazeteler var, fakat Türkiye gazetesi yoktu. Bunun üzerine, söze karışarak Kadir Topbaş'a şöyle dedik: -Şunun için anlatamıyorsunuz, gazetesi buraya gelenlerin kendileri gelmiyor, kendileri gelenlerin gazeteleri gelmiyor. Sözümüze sevecen bir tebessümle mukabele ettikten sonra ekseriyeti eski solcu, devri geçmiş san'atkâr vs ile söyleşisine devam etti. Biraz sonra kapalı mekâna geçildi Başkan, az evvelki dostlarıyla oturma düzenine geçti. Nezaketen bir bardak çay içtikten sonra oradan ayrıldık. Ayrılırken de bize daveti bildiren görevliye bir daha asla bu toplantılara katılmayacağımızı bildirdik. Seni saymayanı Mısır'a sultan da olsa sayma. Manzara, bütün objektifliğiyle bu... Sonra neden "kendimi anlatamıyorum" diye dertlenmek. Zor zaman dostlarını ihmal eder, buna karşılık eski Maocuyu, sabah akşam gazetesi partine söven yazar, sanatçı, vs'yi el üstünde tutarsan sonuç şaşırtıcı olmamalı. Yalnız o değil ki 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesine bakınız. İstanbul'u bileni ve tanıyanı bilmezsen korkarız o da kötü olur. Muhsin Ertuğrul Tiyatrosunu anlatamıyorlar. Anlamak istemeyenler de alabildiğine muhalefet ediyor. Halbuki Harbiye'nin şekli değişecek. Tiyatro şu ânki salaşlığından kurtulacak. Vatan Caddesine, Köprüye sataşanlar şimdi de Harbiye'nin güzelleşmesine karşılar. Tiyatrolar yenileniyor, belediyeler yeni tiyatrolar yapıyor. İyi de o tiyatrolarda kimlerin eseri sahnelenecek? Bu yatırımları değerlerinize hakaret edilsin diye yapmıyorsunuz herhalde. Şu bir türlü anlaşılmadı. Önce mekân mı, insan mı? Elbette insan, elbette yazar, elbette fikir adamı? Fakat hani o yazarınız, fikir adamınız? Birkaç tane kendi fedakârlığıyla yetişeni saymazsak kimseniz yok. Kültür politikalarınız yanlış. Belediyeler, sahneye şarkıcı çıkartmayı kültür sandılar. Yoksa Kadir Topbaş, İstanbul'a gerçekten çok takdir edilecek hizmetler yapıyor. Ama onların hemen hepsi cadde, yol, kaldırım, tünel, park vs. Bunlar lazım. Ancak en önce insana yatırım yapılmalı. En önce ölüsü ve dirisiyle kendi insanına yakın durmalısın. Kendi adamını "o nasılsa bizden" diye görmez, başkalarından medet umarsan sonuç bu olur. İnsana yatırım yapan azınlık çoğunluğu istediği tarafa çekiyor. Şu kapatma davasının temelinde bile bu var. Muhafazakâr kitle, bu illetten, bu kompleksten kurtulamazsa işi zor. Bu memlekette hiç mi adı sağa-sola verilecek yerli değer yok? Erol Güngör, Ahmet Arvasi, Ahmet kabaklı, Tarık Buğra, Ömer Öztürkmen, ve onlarca isimden birinin bile ismi bir esere, caddeye, parka verilmedi. Adlarına yarışmalar yapılmadı. Bu nasıl duygudur böyle... Biz de bunu anlayamıyoruz. Maalesef.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.