Öyle görülüyor ki Kıbrıs'ta bir çözüm gerçekleşse bile kavga bitmeyecek. Birtakım çevreler Türkiye ve KKTC'nin en lehine vaki olacak gelişmeleri dahi Kıbrıs'ın satılması şeklinde görüp gösterecekler. Kıbrıs'ın iç politika malzemesi yapılması yanlıştır. Fakat yapılıyor. Bunlar kapalı kapılar ardında hükümete çok ağır laflar etmekteler. Hükümet hakkında sadece "hain" tabirini kullanmıyorlar, onu da dinleyen anlıyor. Böyle muhalefet olmaz. Muhalefet zaten bu üslubundan dolayı kaybetti. Vatandaş, körü körüne muhalefeti sevmiyor. Hele dış politikada körü körüne muhalefet hiç olmaz. Çözümsüzlük neden çözüm olsun? Çözümsüzlükle nereye varılabildi? Madem öyle neden bir-iki İslam, bir-iki Türk devleti KKTC'yi tanımadı? Bunu neden yapmadınız? AB'nin menfaati olduğu için değil, Türkiye'yle Kıbrıslı Türklerin menfaati olduğu için Kıbrıs'ta bir hal tarzı bulmak lazım. Hal tarzının en doğrusu nedir? Adanın tamamının Türkiye'ye bağlanması. Buna imkân var mı? Yok!.. O halde reel politika gütmek gerekmez mi? AB'ye girmek bir devlet politikası. Bu politika 1959'dan beri devam ediyor. Kıbrıs da bir devlet politikası. O da bir 1959'dan beri devam ediyor. Bunlara itiraz eden var mı? AB üyeleri bize direkt olarak Kıbrıs'ı çözün öyle gelin demiyorlar. "Kıbrıs'ı çözerseniz işler kolaylaşır" diyorlar. Artık ne yazık ki bir cephe oluşmuş durumda. Kıbrıs'ta ihtilafı, çözümsüzlüğü sürdürmek isteyenler, aynı zamanda AB'ye girmemize de karşılar. Bunların sayısı az. Buna rağmen büyük gürültü koparabilir, ortalığı karıştırabilirler. Böylece ne olur? Bir fırsat ikinci kere tepilebilir. İlki 1978'de Ecevit hükümeti zamanında tepilmişti. Türkiye, Yunanistan'la birlikte davet edilmiş, eski vilayetimiz girmiş, bizimkilerse "onlar ortak biz Pazar olacağız" demek gibi bir kısa görüşlülük örneği göstermişlerdi. Halbuki... 1978'de AB'ye dahil olmak için adım atsaydık, 12 Eylül 1980 darbesi olmayacaktı. 28 Şubat 1997 post modern darbesi de olmayacaktı. Aynı şekilde 1980'den sonra 15 yıl kadar süren Türk-Kürt silahlı çatışması meydana gelmeyecek ve 30 bin vatandaşımızı kaybetmeyecek, 100 milyar doları dağlara gömmeyecektik. O günkü hükümetin ihmal ettiğini bugünkü hükümet ikmal ediyor. Kimse kaygılanmasın, ne KKTC'den vazgeçeriz ne Türkiye'nin bir kılına halel gelmesine razı oluruz. Kıbrıs'ta artık varılacak en kötü sonuç. 4. Annan Planı çerçevesindedir. Adanın tamamına hükmedemediğimize göre son şekliyle haylice lehimize olan plana düşmanlık neden? Hükümet, hariciye diplomatları canlarını dişlerine takmış olarak ilk günden beri çalışıyorlar. Halk onlara bu vekaleti vermiştir. Son seçimde ise iyiden iyiye tekîd etti. Kimse kimseden daha fazla vatansever değil. MGK da hadiseye böyle bakmalı. Yeni tarihi yanlışlara yelken açmamalıyız. Küresel bir dünyada demir parmaklı, utanç duvarlı bir küçük dünyaya kim razı olur?