Özür dilemek fazilettir, dileyeni küçültmez; kısmen bile olsa kayıplarını tekrar kazandırabilir.
Yargılama bitip de mahkeme hükmünü verdince o hükmün leh ve aleyhinde konuşmak serbest olur. Buna daha evvel müsaade edilmemesinin sebebi, hâkimleri etkilememek içindir.
Anayasa Mahkemesi, bir süre önce twitter yayınları hakkında bir karar verdi. Ahlâk mahrûmu bazı kimseler, twitter'da ev hanımlarına varıncaya kadar bazı insanları zora sokan fotoğraf veya videoları yayınlayınca mahkemeler, bunların kaldırılmasına hükmetmişlerdi. Fakat dâvâlı twitter, Türk mahkemesiyle vatandaşımızın mağduriyetini kaale almadı. Bu burnu büyüklüğü yaptığı gibi Türkiye'de bir temsilcilik de açmıyordu. Bu yüzden idare, twitter'a erişimi engelledi.
Söz konusu sosyal medya unsuru, buna rağmen bildiğinden şaşmadı. İktidar düşmanı bazı kimseler, fırsattan istifade AYM'de dâvâ açtılar. Bu dâvâ, Hanefi Avcı gibi hakîkaten mağdur birçok kimsenin dosyaları sıra beklerken iç hukuk yolları tüketilmediği halde imtiyazlı muamele görerek hemen karara bağlandı. Karar ile twitter aleyhindeki idari tasarruf kaldırılmaktaydı. "İleride telâfisi mümkün olmayan ziyanlara sebebiyet vermemek" gerekçe olarak gösterildi.
Kabulü mümkün olmayan bu gerekçe, birçok aydın gibi Başbakan Sn. Erdoğan tarafından da eleştirildi. Ortaya çıkan neticeye göre Amerikan şirketi, onu kullanan ve çok kere de lüzumsuz şeyler yazan kullanıcılar düşünülmekte ama mağdur edilenlerin hukuku, Türk mahkemelerine itibar edilmemesi, Türkiye'nin muhatap alınmaması gibi haysiyet örseleyici sebepler görmezden gelinmekteydi.
Başbakan Tayyip Erdoğan, kararı gayrı milli buldu. Dedikleri, yargılama süreci bitmiş bir karar hakkındaki görüştü. Meğerse bu görüş, Haşim Kılıç'ın AYM'nin 52. Sene-i devriyesindeki nutkunda müşahede edildiği gibi büyük öfkelere yol açmış.
AYM başkanı, merasim günü karşısında oturan Sn. Cumhurbaşkanı, Sn. Başbakan ve Sn. Bakanların dâvetli misafirleri olmalarına dikkat etme lüzumunu hissetmeden, üstadlar üstadı bir hukuk âbidesi edasıyla üst perdeden ders vermeye kalkıştı, "vicdan yolsuzluğu" diyerek hedefindeki kimseleri vicdansızlıkla itham etmek gibi incitici bir dili tercih etti, 'millî görüş gömleğini çıkartma' ithamını hatırlatan "zoru görünce gömlek değiştirme" gibi politik bir polemiğe saptı, Paralel Yapı'ya imâ ile destek verdi.
Sn. Kılıç, 17 Aralık'tan bir ay evvelinde Eskişehir'de yaptığı Anayasa değişikliğini küçümseyen konuşmasından başlayarak kendi mâzi, üslup ve hizmetleriyle çatışan bir havalara giregeldi. Hakkında çıkan haberlere göre muhalefet partileriyle Paralel Yapı'nın desteklediği bir Çankaya adayı olacaktı. Nitekim bu kendisine sorulduğunda "hayır, ne alâkası var?" demedi, "ben vazifemin başındayım!" diye her yana sündürülmesi mümkün bir karşılık verdi.
Haşim Kılıç da Cumhurbaşkanlığını düşünebilirdi. Destek arayışları da olabilirdi. Lâkin bu, şartları içinde yaşanmalı, cübbe çıkartılarak yapılmalı, bir makam üzerinden yürütülen haşin bir tavırla ve Abdüllatif Şener'in kanmışlığıyla tecelli etmemeliydi...
Kılıç, kılıcını kendi eliyle kırdı. Bir insan, kendini harcadı. O nutuk, ağır sözlerle yeni bir saf belli etmedir. Bunu yapan bir yargıç, karşı taraf olmak hasebiyle bundan böyle iktidar ve idare aleyhindeki dâvâlara bakamaz.
Özür dilemesini tavsiye ederiz.