Kitap okuma problemimize şimdi bir ilave daha oldu. İktisatta meşhur kaidedir, "kötü para iyi parayı piyasadan kovar". O misal, kötü kitap da iyi kitabın yerini aldı. Kitabın kötülüğü kâğıdı veya cildiyle alakalı değil. Kaliteyi tayin eden muhtevadır. İsterse en ucuz kâğıda basılsın. Bazı şöhretler sözde kitaplar yazmakta. Raflar, vitrinler bu kitaplarla dolu. Düne kadar kitap okunmuyordu şimdi okunduğu sanılmakta. Kitap şeklindeki her deste kâğıt, kitap değildir. Kitap eserdir. Eser, okuyana artı değerler katar, ondan bir şeyler alıp götürmez, yarına kalır. Şöhretlerin yazdığı kitaplar, magazin dünyalarından bir parça. Zaten çoğunu onlar yazmıyor. Kendileri anlatıyor, birileri de kaleme alıyor. İçinde ciddi bir fikir yok, teklif yok, çare arayışı yok. Onlar, ne bir edebiyat eseri, ne fikir eseri. Birkaç günde hazırlanacak cinsten deste kâğıtlar. Bu sebeple kitap tirajları da gazete tirajları gibi gerçeği yansıtmamakta. Gazetelerin yarısı gazete değil, tirajlar, yarısı alınarak hesap edilmeli. Şu gün itibariyle kitapların da belki üçte ikisi kitap değil. Kitaba dair her ne problem varsa onların mutlaka ortadan kaldırılması lazım. Kitaplı kalkınmadan geçmeyen hiçbir kalkınma kalıcı olamaz. Bu görev herkesten ve her şeyden evvel hükümete düşmekte. Hükümet, henüz kayda değer bir tedbir, iyileştirme veya teşvik almadı, yapmadı. Marifet iltifata tabidir. İyi kitap, iyi yazarla mümkün. Kitap yazarına ciddi paralar kazandırmadıkça iyi yazar, zor yetişir. İyi yazar yok mu? Var. Fakat onların eser vermesi tamamen şahsi fedakârlıklara dayanmakta. Bir kumaş tüccarı, faraza, Fransa'da da Türkiye'de de aynı seviyelerde para kazanır. Bir yazarın Fransa yahut bir başka batılı ülkedeki meslektaşı ile aldığını mukayeseye kalkışmak abesle iştigal olur. Buna rağmen yazar bir de telifinden vergi ödemekte. Yazar, eserinden dolayı vergiden muaf olmalıdır. İyi yazara kavuşmamızın yollarından biri de güçlü yayın evlerine sahip olmaktan geçmekte. Batıdaki iki asırlık yayınevleri bugün de ayaktalar. Bizde yarım asrı geçmiş yayınevi 5 tane değildir. Bugün yayıncılığın önündeki tehlikelerden biri de tekelleşmedir. Holding ve bankalar yayında tekelleşme sürecine girdiler. Bastıkları da ucuz değil. Yayıncılık da kola üretmek gibi ticari bir faaliyet olarak görülmekte. Yayınevleri ömürlü olursa yeni yazarlar çıkar. Ne var ki ortada haksız bir rekabet var. Üstelik yazar gibi yayıncıya karşı da yanlış bir vergi politikası güdülmekte. Alınması gereken çok acil tedbirlerden biri de kâğıda dair düzenlemedir. Kâğıt kullanılacağı yere göre fiyatlandırılmalı. Bunlara dair devlet politikası tesbit edilirse kitap ucuzlar, yayınevleri rahatlar, okunmaya layık yazarlar yetişir.