Kitap çöplüğü

A -
A +

Eskiden kendimizi kitap okumamakla suçlardık. Kalıp söz de şuydu "bizde kitap okunmuyor ki". Bu söz el'an da edilmekte. Bununla birlikte son senelerde kitaba bir yöneliş var. Ne var ki televizyonlardaki müthiş kalite kaybı aynen kitap dünyasında da yaşanıyor. Sektör, kendini bulmadan yozlaşmayla, magazinleşmeyle, çarpıklaşmayla tanıştı. Kitap yayıncılığında bir hücum gözleniyor. Önüne gelen kitap yazmakta, rastgele kitap tercüme edilmekte, aklı esen yayıncılık yapmakta. İsteyen kitap yazmamalı mı? Manken kıza, berber kalfasına kitap yazmak "memnu" mu olmalı? Hayır. Kalemi yeten herkes yazabilir. Tercüme tekelleşmeli mi? Ona da hayır. Yayıncılık ağır şartlara mı bağlanmalı? O da değil. Peki? Pekisi şu... Hakikaten yakın tarihlere kadar kitap tirajlarında dünya sonlarındaydık.Yayın sayısı mahcup etmekteydi. Tercüme edilen kitap azdı. Türkçe'den çevrilense yok gibiydi. Yayınevi sayısı keza dünya ortalamasının altındaydı. Şimdilerde bir kıpırdanma yaşanıyor. Ciddi tirajlar görülüyor. Yayınevleri reklamlar veriyor. Buna rağmen meseleyi mercek altına aldığınızda farklı bir manzara önünüze çıkmakta. Her satan, kitap değil. Konuşulanların, satanların tamamı olmasa da bir çoğu magazin. Şunu hatırdan çıkarmamalı, her deste kâğıt, eser değil. Gerçek kitap eserdir. Okuyucunun, tüketicinin aldatılması söz konusu. En olmaması gereken meslekte göz boyamacılık yaşanmakta. Kötü kitap, esere geçit vermiyor. Kadın kimlerle düşüp kalkmış, hiç sıkılmadan bunları yazıyor. Bir yayınevi aynı sıkılmazlıkla basıyor. Dağıtım şirketi dağıtıyor, kitapçı satıyor. Fuhşu, cinsi sapıklığı, aldatmayı özendirenden daha nice sapıklıklara kadar sözde kitap. Bunlara "kitap" demek, "eser" demek kitaba hakarettir. Bazısı ahlak düşmanı, bazısı Türkçe düşmanı, bazısı Türkiye düşmanı. Bir de din, İslamiyet düşmanları var. Onlardan bazıları doğrudan saldırmakta, bazıları dindar gibi görünüp içten bozmakta. Eğer bunlara dikkat etmezseniz kendinize, çocuğunuza yahut bir sevdiğinize zarar vermiş olursunuz. Kitap alırken dikkat edilecek temel husus, yazar ve yayınevidir. Yazarı tanıyorsanız problem yok. Yayınevini tanıyorsanız yine problem olmayabilir. İkisini de tanımıyorsanız gözü kapalı kitap almayınız. Herkesle konuşur musunuz? Herkesi evinize misafir alır mısınız? Diğer taraftan tercüme işi de bir dert. Doğru-düzgün Türkçe bilen mütercim sayısı çok az. Yabancı dili bilmek yetmiyor. O yabancı dil karşısında Türkçe'ye de bihakkın vakıf olmak gerekmekte. Mütercim, bu şarta malik değilse kitabı değil, kelimeyi tercüme ediyor. Ticarette Çin mallarının memleketi çöplüğe çevirmesi gibi fikir, kültür, edebiyat hayatında da özensiz, dikkatsiz, zararlı yerli-yabancı kitaplar, bir başka çöplüğe yol açıyor. Kitap yayıncılığında da televole başladı. Kitap her şeyden evvel mal değildir. Bizatihi ticari emtia değildir. Kitap bir hizmet unsurudur. Tembellikten kaçarken kirlenmeyle karşı karşıya geldik. Bunu önleyecek birinci âmil, bayağılığa tenezzül etmeyecek yayınevleridir. Kitap kitaba benzemeli. Okuyan, o kitabı okumadan önceki seviyesiyle okuduktan sonraki seviyesi arasında bir farkı hissetmeli. Rastgele kitap, rastgele tercüme, rastgele satış bir furya, bir geçiş dönemidir. Bu dönem de bitecek heveskârlar yolda dökülecektir. Böylesine değerli bir sektörü dejenere etmeye kimsenin hakkı yok. Görüldüğü gibi, televizyonlardan gazetelere, kitaplara kadar yayın dünyamızda toplumu her cephesiyle alakadar eden çok ciddi hastalıklar mevcut. Hastalık kuş gribinden ibaret değil. Bu hastalık daha tehlikeli.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.