14 ay aradan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yeniden seçim yapıldı. Geçimin ön planda olduğu bir memlekette seçim arayıştır. Bundan olsa gerek ki seçimlere iştirak nisbeti yüzde 81'e yakın. Seçimlerin galibi başbakan Mehmet Ali Talat. Talat, büyük oy sıçraması yaptı fakat salt çoğunluk olan 26 milletvekilini çıkartamadı. Hükümetin yine koalisyon şeklinde kurulacağı anlaşılıyor. Koalisiyon için ilk akla gelen formül, M.Ali Talat'ın Cumhuriyetçi Türk Partisi ile Serdar Denktaş'ın Demokrat Partisi. Başka şıklar da mümkün, Derviş Eroğlu seçim mağlubu kabul edilmekte. Onun için Ulusal Birlik Partisi genel başkanlığından ayrılması mevzubahis. Şayet istifa tahakkuk ederse UBP'yi iki akıbetten biri beklemekte. Birincisi suvari değiştirip yoluna devam eder. İkincisi parçalara ayrılabilir. Birinci şık daha kuvvetli. O takdirde Derviş Eroğlu'nun yerine seçilecek yeni lider, M.Ali Talat ile anlaşabilir. O zaman kahir ekseriyetli bir kabine kurulmuş olur. Zayıf ihtimal, UBP'nin parçalanması halinde bir şekilde yine kabine kurulabileceği gibi, parçalanmanın verdiği fırsatla CTP'ye katılmalar da olabilir. Dolayısıyla KKTC'de hükümetin ne şekilde tecelli edeceğini Derviş Eroğlu'nun istifa edip etmemesi tayin edeceğe benzemekte. Eğer CTP ile UBP ortak hükümet kurarsa Denktaşlar dönemi bitebilir. Çünkü 17 Nisandaki cumhurbaşkanlığı seçiminde Rauf Denktaş aday olmayacak. Ondan sonra 6 milletvekilli Serdar Denktaş, hükümet ortağı da olamazsa zamanın çetinliğine dayanabilir mi şimdiden kestirmek zor. Her halükârda KKTC'de kuvvetli bir hükümet kurulması zarureti var. Zira KKTC'nin önünde problemler aynen durmakta: Bağımsızlığını devam ettirecek mi, Rum devletiyle mi birleşecek? Bağımsızlığı devam ettirecekse kim tanıyacak? ABD Türk veya İslam ülkelerinin tanımalarına müsaade edecek mi? Bağımsızlık değil de birleşme olacaksa bu birleşmenin şekli ne olacak? Konfederasyon mu, federasyon mu? Hangi yolun tercih edileceğini şartlar gösterecek. Sonuç ne olursa olsun KKTC bir şekilde yaşayacak. Bir diğer gerçekse Kıbrıs halkının artık reel politikaları tercih ettiği yönünde. Bu tecrid edilmiş hayat, işsizlik onları bıktırdı. Bu noktada soru şudur. Neden 1 ay sonraki cumhurbaşkanlığı seçimiyle genel seçim birleştirilmedi? Veya daha can alıcı soru, KKTC için hem başbakanlık hem cumhurbaşkanlığının birden olması lüks değil mi? Bize kalırsa lüks. Türkiye'den evvel KKTC'de başkanlık sistemine geçilmeli. KKTC seçimlerinin tahlili şu gerçeği ortaya çıkartmakta. KKTC'de Mehmet Ali Talat dönemi başlamıştır. Sayın Talat, hem AK Parti hükümeti ve hem de Brüksel'le iyi geçinmekte... Fakat Kıbrıs Orta Doğu'nun bir parçası. Yeni bir siyasi devre giren KKTC için ABD şok bir sürpriz yapabilir: -KKTC'yi tanıyor ve tanıtıyorum!.. Buna mukabil Orta Doğu'da tam desteğe var mısın? Acaba, geçen haftaki gümrük geçişi, pasaportlara "KKTC" mührü vurulması bunun habercisi mi? Ankara her ihtimale hazır olmalı.