Komünist parti

A -
A +

Eminiz ki bir çok kişi AKEL dolayısıyla irkilmiştir. "Komünist parti", "polit büro" gibi tabirler neredeyse unutulmuştu. Yeni nesillerse hiç bilmez. Bugün üniversite gençliği dahi "polit büro"yu işitmemiştir, mânasından da haklı olarak haberdar değil. Fakat 1 hafta, 10 gün kadar bir zamandır o gençler de haberdar. Çin'i saymazsak, ki herhalde saymamak lazım, komünizm orada artık bir fantezidir, Çin dünyanın en kapitalist ülkesi olmaya doğru gidiyor, komünist devlet Küba, komünist lider de Fidel Kastro. O da adeta bir renk ihtiyacı. Dünyanın yeknesaklığa düşmemesi için sanki bilhassa müsamaha edilen bir seyir. Herkesin bildiği işte bundan ibaretken birden bire güneyimizden bir komünist ses yükseldi. Annan Planının kabul edilerek Kıbrıs'ın yeni bir statüye kavuşması için yapılacak referandum dolayısıyla o dünde kalmış kavramlar bir kere daha önümüze geldi, gençler bu kavramlarla tanışır oldular. Komünist parti. Polit büro... Bizim nesil bu kavramları işitince otomatik olarak asık ablak suratlı, sıra sıra oturmuş mühim işler adamlarını hatırlar. Çünkü Rusya'dan manzaralar böyleydi. Bu tarifteki birtakım adamlar bir masanın arkasında yer alır, laflar ağızlarından gramla dökülür, hava eksi 30'daymış gibi soğuk bir atmosfer yaşanırdı. AKEL liderine bakıyoruz o tiplerin bir minyatürü gibi. Bir küçük ada, Kıbrıs, o adada bir minyatür parti ve bir minyatür lider.. Evet bunlar, bu minyatürler, o adanın tamamı ve 70 milyonluk Türkiye ve 10 milyonluk Yunanistan'a tesir ediyor. Hatta AB'ye, hatta BM'ye hatta ABD'ye. Zira Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin en büyük partisi referandumda "hayır" diyeceğini ilân etti. BM, Güvenlik Konseyi, Bush yönetimi en son istedikleri güvenlik garantisini de temin etmelerine rağmen AKEL inadından vaz geçmiyor. Komünistler inatlarıyla maruftur. Netice hemen hemen belli... Çelişkiler de belli. Komünistlerin sevk ve idaresindeki Güney Kıbrıs'ı AB'ye alacaklar. Neye rağmen "hayır"a rağmen. Yakında en demokratik şekilde seçim yapmış ve "evet" diyen KKTC'yi ise almayacaklar. Peki AKEL'in gönlünü hoş etmek için bütün tavizleri veren Güvenlik Konseyi yarın KKTC'nin tanınması önünde engel olmaktan çekilecek mi? Çekilmeyecek. Buna ne denir? Çifte standart... İşte iç içe böylesi gariplikler yaşamaktayız. Demek ki komünistlerden çekeceğimiz hâlâ bitmemiş. Bir ada devleti, Küba Komünist. Bir adanın yarı devleti Rum Cumhuriyeti, parçalı komünist. Talat Hükümeti de Erdoğan Hükümeti de bundan böyle bütün hesap kitaplarını ambargonun kalkması, BM Güvenlik Konseyinin devletlerin KKTC'yi tanıması önünden çekilmesi için yapmalılar. Perşembenin gelişi çarşambadan belli oldu. Komünist partiler dün bölgemizin en büyük derdiydi. Meğer o dert devam etmekteymiş.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.