> Washington, DC Haberlerden öğrendiğinizi kısaca tekrarlamak gerekirse... 23 yaşında, sözleşmeli bir Türkçe öğretmeni, dersten çıkmış evine gidiyor. İki genç onu takibe başlıyorlar. Bu sırada öğrencilerinden biri, onları sokağa girerken görüyor. Az sonra kayboluyorlar. Derken, çocuk, öğretmeninin bağırdığını işitiyor. Sonrası korkunç... 18-20'lik o azgınlar, bir kuytuya sürükledikleri öğretmene tecavüze kalkışıyorlar. Kızcağız, var gücüyle direniyor. Bunun üzerine öfkelenip bıçaklamaya başlıyorlar. Tam yirmi bıçak darbesi alıyor. Bu sırada anneannesi, evde torununu beklemektedir. Dönüş saatidir. Tam bunu düşünürken kapı çalınır. Açmasıyla donup kalması bir olur. Torununun kafasından, kulaklarından, burnundan, ellerinden kanlar akmaktadır. Allah, Allah! Bu nasıl trafik kazasıdır? Düşmüşse bu nasıl düşmedir? Anneanne, 'sanki üzerine hortumla kan tutmuşlardı' diyor. Torun, açılan kapıdan içeri zorlukla girerken şunları söyleyebilir, 'saldırıya uğradım, duvarlara tutunarak gelebildim....beni bu halde gören kimse, yardımcı olmadı.' Avucunda da bir pençe saç vardır. İffetini korumak için boğuştuğu kudurganların kafalarından yolmuştur. Onlar şimdi emniyette. Polis, şahit olarak öğrenciyi de bulur. Çocuğun gördüklerini anlattıktan sonra dediği şudur: -Öğretmenimin köşeyi döndükten sonra bağırdığını duydum, ama ben, onun köpeklere bağırdığını sandım! Doğru duymuşsun yavrucuğum... Senin öğretmenin köpeklere bağırdı, o sırada köpeklerle boğuşuyordu. Hakikatte tahminin yanlış değil. O öğretmen, bir genç kız olduğu halde iki kişiye karşı mücadele verip galip geldi. Nene Hatun'un Ruslara karşı Erzurumlu kadınların namusunu müdafaa etmesi gibi kendini müdafaa etti. O genç, Nene Hatun'un torunu olduğunu ispatladı. Onu kanlar içinde görüp de yardım etmeyenler kim? Onlar, Erzurumlu olamaz. Erzurumlu insan evladıdır. İnsan olan o şartlarda böylesine kayıtsız kalmazdı. Kaygımız o ki Erzurum'da, hele onun bir ilçesi olan Pasinler'de bu vahşet yaşanabiliyorsa Türkiye'de sosyal çözülme, ahlaki çöküntü tahminlerimizin çok ötesindedir. Daha 'Dinsizleştirme Projesi' adlı makalemizin mürekkebi kurumadı. Sen askerin sabah koşusunda, ekrandaki dizide baldızı bile mubah mal gibi gösterirsen sonu bu olur. Bugün, Türkiye'nin bir numaralı meselesi, TBMM'ye kimlerin gireceği konusu değildir. Meselemiz, bu korkunç gidişatı durduracak isabetli isimlerin TBMM'ye girip girmeyeceğidir. Zavallı öğretmenin akıbeti belli değil. Canilere ise bir ceza verilecek? Acaba cezalanması gereken sadece şehvet azgını bu şehir eşkıyası mı? İçinden çıktıkları ailenin, okudukları mekteplerin, aldıkları gazetelerin, seyrettikleri TV'lerin, vazifesini yapmayan politikacının, ağır işleyen adaletin suçu ne olacak? Yargılama uzun sürerse o mağdur aile bir kere daha yıkılır. Böyle bir davanın bir haftada bittiği Türkiye, hedefine varmış demektir...