Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Sezai Karakoç'un

A -
A +

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1979 yılından beri verilmekte olan Kültür ve Sanat Büyük Ödülünün bu yılki sahibi Sezai Karakoç oldu. Bakanlığın açıklamasına göre bu ödül, Türk kültür ve sanatının gelişmesine, yurt ve dünya çapındaki çalışmalarıyla kültür ve sanatımızın yüceltilmesine katkıda bulunan şahıs, topluluk ve müesseseleri devlet adına ödüllendirme gayesini taşımakta. Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, Türk tarihi, Türk edebiyatı, Türk dili, sahne sanatları, arkeoloji, sinema, karikatür gibi dallarda verilmekte. Sezai Karakoç ödüle layık görülürken şöyle değerlendirilmiş... "Karakoç, insanda insani duyguların canlı algılar halinde yaşayarak gittiği büyük şiir yatağında akması, insanlık macerasında ruhun ve milletimizin özelinde yüksek bir ifadeye kavuşmuş olan tarihi yeniden yapılanma fırtınalarını şiirlerinde yansıtması sebebiyle ödüle layık görüldü. Şiirlerinde çarpıcı benzetme ve imgelerle daha önce denenmemiş sentezlere ulaşan bir sanatçı olarak tanınan Karakoç, Türk edebiyat dünyasında mümtaz bir yere sahip bulunmaktadır." Seçici kurulda kimler var? Daha evvel kimler aldı? Ödülün maddi bir tarafı var mı, varsa şanına yakışacak meblağda mı?.. Sezai Bey, bu ödülü alır mı? Bunlar sorular. Fakat her ne olursa olsun. Bu geç kalmış bir ödüldür. Gerçi Sezai Karakoç, gönüllerde ödülünü çoktan almıştı. Buna rağmen yine de devletin ve devlet yoluyla da toplumun böyle bir kalemi görmesi, tanıması şarttı. Kültür Bakanlığı en iyi çalışan bakanlıklarımızdan biri. Bakan Atilla Koç da en gayretli bakanlarımızdan. Tercihlerinden dolayı tebrike layıklar. Sezai Karakoç, bakanlık yazısında ifade edildiği gibi bir "sanatçı" değildir. Sanatçı lafı ne yazık ki ulu orta kullanılarak yere düşmüştür. Sezai Karakoç, bir cins şair, bir büyük mütefekkir, düşünürdür. Daha ortaokul çağındayken doğu batı klasiklerini devirmiş bir insandır. Necip Fazıl'ın yolundadır. Fakat tamamen kendine hastır. Ruh kumaşı aynıdır. Ne kelime, ne üslup, ne ses benzerliği vardır. Özgün bir ustadır. Sezai Karakoç ikinci yeniden de değildir. Bu yakıştırma da yanlıştır. Diyarbakır'ın bu çocuğu, Maraş, Ankara ve İstanbul'la beslenmiştir. İstanbul, Mekke, Medine, Nil, Fırat, Dicle, Gül, Peygamberler, anne, çocuk, I. Dünya Harbi, Osmanlı, Hızır, menkıbeler, kıssalar, Eshab-ı kehf, Leyla, Mecnun... şiirlerinin zengin motiflerinden bazılarıdır. Serbest vezinle yazar. Sezai Karakoç, ancak çağdaş Fransız şairleriyle mukayese edilebilir. Şanssızlık şuradaki o, çağdaş bütün batı şairlerini, kalem adamlarını, romancılarını tanıdığı halde onlar Sezai Karakoç'u bilmezler. Kafkaları, Camusları Türk yazı hayatı ilk defa Sezai Karakoç'tan öğrenmiştir. Eğer bir Marksist olsaydı çoktan dünya onu bilmiş, o da Nobel almıştı. O ise temiz bir mü'mindir. Sezai Karakoç, kavga etmeden, hakaret etmeden fikrini söyler. Şiirleri hem insanı en hassas noktasından yakalar, hem bir ağıttır. Aşk da vardır, yıkılışa dövünmek de. Şiirleri imaj çağlayanıdır. Düşünce yazıları kat be kat tahlil, teklif, tenkid ve terkip. Türk fikir hayatı ilk defa onunla Orta Doğu kavramını tanıdı. Anadolu coğrafyasından ibaret olmadığımızı gayet soğukkanlılıkla işledi. 1965-75 arasında yazdıkları bugünleri gören gözlerin eserleridir. Sezai Karakoç, bir mektep adamdır. Kaç nesle tesir etti. Kozasına kapandı, ipeğini dokudu. Hep inandığı gibi yaşadı. Reklamı, gösterişi sevmedi. Gelecek zamanlar, Sezai Karakoç diye bir devin varlığından daha çok haberdar olacaklardır. Ne mutlu kendini, kalemini, kabiliyetini dâvâsına adamış olanlara. Zerre kadar hayrın bile karşılıksız kalmayacağına iman etmişler için fanilerin takdiri önemli değilse de yenilerin yetişmesine vesile olması bakımından lazım... Ödül töreni hakkıyla yapılmalıdır... Bu ödülle Sezai Karakoç değil, ödül kazanacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.