Bir tarihte işlenen hatalar, bir zaman sonra büyük veballer olarak geri dönüyor. 70'li yıllardaki sol hareketlerin sorumlusu 27 Mayıs darbesidir. Bugünkü Kürt hareketinin sorumlusu ise 12 Eylül darbesi. Vaktinde cevaplandırılan basit istekler, kitleleri tatmin edecekti. TRT'de Kürtçe müzik çalmak için 30 bin kişinin ölmesi mi lazımdı? Oysa bu kurumda kurulduğundan beri her dilden hatta çingenece müzik icra olunmakta. 12 Eylülden sonra kanunla Kürt olmadığına karar verilmişti. Bizde böylesi tuhaflıklar yaşanırken Paris'te İsveç'te Kürt Enstitüleri araştırmalar yapmaktaydı. Onun için Turgut Özal iktidara gelince Kürtçe konuşma yasağını kaldırdı. O zamana kadar tezgâh altından yok satan Kürtçe kasetler, yapımcıların elinde kaldı. Turgut Özal, "Kürt enstitüsünü biz kuralım" dedi. İlmi araştırmadan neden korkulsun? Şimdi Kürtçe dil Kursları '80'lerin Kürtçe kaset akıbetini yaşıyor. Bu Kursların sahipleri ortak basın açıklamasıyla kursların yürümediğini ilân ettiler. Hadise ticaridir. Talep olmayınca arz sona erer. Fakat kurs haberini başka haberler takip ediyor. Takip eden haberler, hiç de memnuniyet verici değil. Avrupa Parlamentosu, eylül ayında AB, Türkiye ve Kürtler adında bir Konferans yapacakmış. Konferansa kimlerin katılmasından ziyade sebebi önemli. Neden böyle bir konferans icap etti? Niçin kasım değil de eylül? Bir alıştırma mı? Kıbrıs'ta artık söyleyecek sözleri kalmadı. Bu defa güneydoğu mu kaşınacak. Tarihin 3 Ekim öncesi olması tesadüfi olabilir mi? Diğer taraftan PKK, Kerkük'te büro açıp flama astı. Daha kısa bir zaman evveline kadar Kerkük Türkmen şehri biliniyordu. Şimdi manzara ortada. İşte 12 Eylül'ün vebali. 1984'de ilk PKK eylemleri başlayınca "3-5 çapulcu" deyip küçümsediler. Kürt varlığı ve Kürtçe kanunla yasaklandı. Kürt'e "ne mutlu Türküm diyene " dedirtildi. O tarihten tam 10 sene sonra ise devlet, Kürt kimliğini tanıdı. Fakat geç olmuştu. İşte diğer haber: Türkiye, Irak ve ABD'li diplomatlar Washington'da toplanarak Türkiye'nin aradığı PKK'lıların teslimi mevzuunu görüşecekler. Halbuki PKK, Irak'ta genel seçime katıldı. Bu gibi toplantılar yapılmalı ama kendimizi de kandırmamalıyız. Neticede verilecek rapor bellidir. "Aranan PKK'lılar Irak'ta bulunamamıştır". Hani Abdullah Öcalan da seneler senesi Şam'da bulunamıyordu, tıpkı onun gibi. Amerika, PKK meselesini elinde bir koz olarak tutmaktadır. Irak hükümetinin Kürtler üzerinde herhangi bir müeyyide gücü kalmamıştır. Bunları görmeli, şunu işitmeli. Kuzey Irak'ta müstakil bir Kürt devleti konuşulmaktadır. Buradaki Kürtler artık yüzde yüz bağımsız devlet istiyorlar. Türkiye karşı karşıya olduğu gerçekleri iyi okumalıdır. Kendi Kürt'ümüze hakkıyla sahip çıkmalıyız. Senelerin yanlışları sür'atle düzeltilmelidir. PKK 20 yıldır çalışıyor. Dışarıdan destek alıyor. Buna rağmen istediği konumda değil. Kuzey Irak'taki Kürtler tam bağımsızlık isterken Türkiye'de Kürtçe kurslarının ilgisizlikten kapanması mutlu bir gelişmedir. Her şey bitmemiştir. Problem milletlerarası platforma taşındıkça iş zorlaşır. Bugün kuzey Irak'ta bir Kürt devleti ilân edilmiyorsa Irak'ın tamamında Kürtlerin söz sahibi olmasından. O nüfuz ortadan kalkınca kuzey Irak'ta müstakil bir Kürt devleti ilan edilir. İki yıllık bir zaman içinde böyle bir gelişme yaşanabilir. Kürt devletini ilk tanıyanlar da herhalde ABD ve AB devletleri olur. İşte o zaman Kandil dağını dağıtır ve aranan PKK'lıları teslim ederler. Çünkü o şartlarda PKK artık marjinal sayılır.