Ana dile zerrece dil uzatmak kimsenin hakkı değildir. Zaten bu büyük hata işlendiği için bugün, dünkü o sıkıntıları yaşıyoruz. Ancak, resmi dil de en az ana dil kadar ehemmiyetlidir. Resmi dil devleti taşıyıcı ana omurgadır. Peki resmi dil, Türkiye özelinde gündelik hayatta Türkçe'nin yanı sıra Kürtçe de olsa ne olur? Esasında bir şey olmaz. Fakat ne zaman, nerede, niçin olacağı sorularına verilecek cevap tayin edici kıstastır. 21 ay sonra ABD'den geldiğimizde, İstanbul'u işgal edilmiş gibi gördük. Neredeyse bütün tabelalar İngilizce. Diğer taraftan giriş-çıkış, itiniz-çekiniz gibi birçok kelime de İngilizce. Şu gün en azından büyük şehirlerde İngilizce fiilen ikinci dil haline gelmiş. Garabet şuradaki tabelasında, vitrininde, kapısnda hatta hela duvarında İngilizce yazan o mağazada içeri giren turiste hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim? diyecek kadar İngilizceye vakıf personel yoktur. Türkiye'deki marka otellerde ise Türkçe fiilen ikinci dildir. Aynı şekilde kahverengi tabelalar Grekçe ile doludur. Anadolu'nun fethi öncesi ne kadar coğrafi ad varsa son 50 senede hepsi tabelalara taşındı. Amerika'da umumi yerler silindikten sonra konan ikaz levhalarına kadar İngilizce'nin yanı sıra İspanyolca da vardır. Banka ve telefon yönlendirmelerinde de İngilizce için şu numaraya, İspanyolca için bu numaraya basınız denir. Öyle ise bizde de Kürtçe olsa ne ziyanı var? Dayatma, zorlama, tepeden inme usulsüz kararlarla olmaz. Niyet olmazsa olmaz şarttır. Eğer birileri bu uygulamayı bağımsızlığa giden yolda atlama taşı niyetine yapıyorsa orada bunun yaşama şansı olamaz. Bir başka husus daha var. Devlet dairesine gelen Kürt kökenli vatandaş, eğer okuma yazma biliyorsa zaten Türkçe'yi okuyacaktır. Latin harfleriyle yazdıktan sonra niye Kürtçe? Biz ta 20 sene evvellerinde kaleme almıştık. Radyo ve tv'lerde İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Çigan dilinde şarkılar söyleniyorsa bırakın bu ülke vatandaşlarından bazılarının arzusu olan Kürtçe de söylensin. Daha şimdilerde geç kalmış olarak gereği yapılmakta. Öyle ise zaruret varsa, ihtiyaç varsa, talep varsa devlet, devlet olmanın mükellefiyetiyle halkına hizmeti götürmek zorundadır. Türkçe'nin yanı sıra sokak isminde veya bir başka yerde diğer bir dile ihtiyaç var mı, yok mu? Bunu ortak akıl kararlaştırır. Dilden maksat, sağlıklı iletişim kurmaktır. Bu maksadı kötüye kullanarak ayrı bayrak, ayrı sınır, ayrı silahlı güç, ayrı alfabe, ayrı dil diyerek bir gece darbesiyle resmi dairelerde dili değiştirmeye kalkışırsan buna zorbaların işgali denir. Türkiye bir barış ortamına, demokratik sürece girmişken, bu kaşımalar önce Kürt kardeşlerimize kötülüktür. Yoksa tabeladaki veya faturadaki yazı kimi niçin ürkütsün? Alanya'daki Almanlar için Almanca fatura ve tabela bilgisi olsa bundan kim rahatsız olur? Mesele, hadiseyi bu olgunluk zeminine taşımakta. Ama şimdi o niyet yok, bölünme kopma azusu var. Halbuki biz, daha dünkü kayıplarımızı unutmadık. Bütün bunlar, ancak sosyalizmle beslenmeye çalışılan Kürtçülük ideolojisinin bitmesiyle kendiliğinden hayata geçer. Kürtlere Kürtçülükle/Kürdizmle hizmet edilemez. Bu izm'ler emperyalizmin başımıza sardığı dertlerdir. İzmler bitince huzur avdet eder. İzm, aklı kısırlaştırır.