Gariban köylünün evinin önündeki bahçede, arsada kümes hayvanları yetiştirmesinin engellenmesini doğru bulmuyoruz. Köyler zaten boşalıyor. Oralarda kalmış 4 yaşlıyı 4 tavukla meşgul olmaktan da mahrum edersek köyler külliyen biter. Onun gibi zaten hiper marketler önünde can çekişen bakkaliye esnafını açıkta yumurta satıyor diye yaka paça edersek bir asırdır bu cemiyetin yükünü çeken bakkal amcaya nankörlük etmiş oluruz.. Aynı yumurta naylonlanınca kapalı, kartona konunca açık mı olacak? Tuhaf bir uygulama eşiğindeyiz. Jandarma köylünün zabıta bakkalın yakasına yapışabilir. Yapılacak kanuni düzenlemeyle 60'lık köylü ile mesleksiz bakkal her ân suç işler duruma düşebilirler. Hukuk devletinin yerini kanun devleti alırsa demokrasi tek parti rejimiyle takas eder. Sanki gafil avlandık. Tek suçlu ne köylü ve ne de bakkal. Tavuk vebası ilk defa da yaşanmıyor. Bu işin içinde iş var. İlk günden şüphelenmiştik. Ancak dile getirmedik. Yadırgadığımız çok bilmiş medyanın farfara ve yaygara yapması fakat işin bu tarafına hiç eğilmemesi. Hatırlayacaksınız bir buçuk sene kadar evvel Çin'de "Sars" denen bir salgın illet ortaya çıkmıştı. Hava öyle karartıldı ki bu Sars hastalığı, hem Çin'i ve hem de bütün dünyayı kasıp kavuracak ve yer yüzünde neredeyse bir tek canlı kalmayacaktı. O sırada Çin, henüz mallarıyla dünyayı istila etmemişti. Yalan yeli bir süre esti sonra kaybolup gitti. Ne Çin'e bir şey olmuştu ne de Maçin'e. Bu yalanın yaklaşmakta olan Çin iktisadî istilasına karşı uydurulmuş olduğunu şimdi idrak ediyoruz. Ne var ki korkunun ecele faydası olmadı. Sars unutuldu, sarı istila ise gerçek oldu. Çin, Japonların 1960-'80 arasında yaptıklarını tekrarlamakta. Kalkınmış devletler Çin musibetiyle başları dertteyken bir de Türk kasırgası yaşamak istemiyorlar. Türkler, 3 yıl içinde yüzde 80'lik enflasyondan yüzde 8'lik enflasyona geçtiler. Türkler, yer yüzünün her tarafına yayıldı. Soğuk savaştan sonra Rusya ile sıcak münasebetlere girdi. AB kapılarını kanırtmaktalar. Türk ve İslâm âlemindeki itibarımız fevkalade. Bütün aleyhte propaganda ve çalışmalara rağmen Kuzey Irak ve Irak için en dost ülke yine Türkiye. Şam sıkıştığında Ankara'dan ilhak izni isteyebilir. Bölgenin yıldızı bir Türkiye doğuyor. Yıldız daha da parlayacağa benzemekte. Yirmi birinci asrın Türk asrı olma ihtimali can-ciğer gibi göründüğümüz ülkeleri bile tedirgin etmekte. Hal böyle olunca önümüzün kesilmesinden daha tabiî ne olabilir. Bunun için yapılacak savaş bellidir. Irak Kimyevî silah bahanesiyle mahvedildi. Türkiye biyolojik silahla vuruluyor/olabilir. Çünkü her şeye rağmen PKK tutmadı. Türk ve Kürt kardeşler birbirlerinin gırtlağına sarılmadı, iç harp çıkmadı. Biyolojik savaş ihtimalini ilk günden kamuoyuyla paylaşmak erkendi. Şimdi ise şüpheler çok ciddi. Bir hastalığın yayılma seyri ve yolu vardır. Kuş gribi denen bu tavuk vebası aynı ânda Ağrı, Aydın, İstanbul'a sıçrayabiliyor. Hayır bu işin içinde bir hinlik, hainlik var. Onun için medya bıraksın şu mübalağayı da biraz meselenin bu tarafını konuşalım. Türk turizmi, hayvancılığı, ekonomisi ve iş gücümüz çökertilmek isteniyor. Önümüzü kesmek için her şey yapılır. Bir gün PKK çıkartılır. Bir gün biyolojik savaş. Bölücü terörde 30 bin, Marmara depreminde 40 bin kişi kaybeden, 2001-2002 Ekonomik krizinde dibe vuran bir Türkiye, bugün kalkınma hızında, enflasyonda kişi başına gelirde, iç istikrarda dış itibarda sürekli pozitife doğru seyrediyor. Türkiye'nin gelişme pozitifini hastalığın pozitifiyle negatif yapmak isteyenlere dikkat. Biraz da böyle bakalım. Tedbirleri buna göre alalım.