Kuzey Irak krizini iyi yönetmeliyiz

A -
A +

Kuzey Irak, giderek daha da sıkıntılı bir hâl almakta, sıkıntı, giderek krize doğru sürükleniyor. Güney Kıbrıs nasıl bir çıban başıysa, Suriye nasıl daha düne kadar bizim için bir dert idiyse, Kürdistan otonom idaresi de bir stepne dert olarak reyting peşinde. İngiltere'nin geçen yüzyılın ilk çeyreğinde bölgede çıkarttığı fitne-fesat, bir gün olsun durmadı. Batılı vahşi emperyalistler, Osmanlı devletini devre dışı bırakarak Orta Doğu'ya da dünyaya da en büyük kötülüğü yaptılar. Şimdi bütün korkuları bir cümlede hülasa edilebilir, Türkiye'nin Osmanlılaşması. Bilemedikleri bir şey var, burada o ruh hiçbir zaman yitirilmedi. Bu meselede Talabani'ye güvenemeyiz. Bir azınlık lideri, Irak'ın başına oturtulmuştur. Hadi o da bir tarafa Talabani'nin ne kadar yanar döner bir marka olduğu tescillidir. Mesut Barzani, dostluğunda da ihtilafında da hiç değilse samimi. Celal Talabani ise tehlike geçene kadar renk değiştirir. İşimize gelse de gelmese de gerçekler belli... Gerçeği bilip ona göre hareket etmeli. Şöyle sıralayabiliriz.. Irak, yabancı işgali altındadır. Biz işgal başlarken tarihi bir fırsat kaçırmak gibi vahim hata işledik. Saddam Hüseyin'in sosyalist Baas rejiminde kan kusan Kürtler, modern zaman işgalcilerini Kurtarıcı gibi görme, onlara dayanma, emniyet etme, eski dostlarına, hamilerine sırt çevirme gibi bir gaflet üstü gaflete düşmüştüler. Irak, her geçen gün parçalanmaya biraz daha yaklaşıyor. Kürtler adım adım otonomi kazanmışlardır. Bugünse kuvvetli bir otonomi söz konusudur. Orada istemediğimiz her ne gelişme olursa olsun Ankara, sadece sert karşılıklar vermiş, uzun vadeli, kucaklayıcı çareler üretememiş, KKTC'de olduğu gibi "en iyi çözüm çözümsüzlüktür" dahiyane politikası güdülmüştür. Her defasında bir kükremeyle karşılaşan Kürtler sonunda tebessüm eder oldular. Bölgesel Kürt idaresi de başkan ve hariciye veziriyle Kürt sevk ve idaresindeki Irak devleti de Amerika da bölücü terör meselesinde Türkiye'ye karşı ikili oynamaktalar. Talabani'nin Ankara'dan esen fırtına üzerine "PKK'ya karşı planlı bir savaş yapalım" teklifine riyakârlığından dolayı inanılamaz. Şimdiye kadar neredeydi. Ne Amerika, ne Kuzey Irak yönetimi ne Bağdat'taki Kürtler, sosyalist Kürt işçi partisi örgütüne karşı tek kurşun sıktılar. Barzani de Talabani de onları terörist kabul etmiyor. Baharla beraber yine şehitler vermeye başladık. Barzani işte bu safhada konuşuyor. Talabani de bu safhada savaştan bahsediyor. Ankara ise tepki üstüne tepki veriyor. Ankara ne muhtar idaredir, ne işgal idaresi, ne aşiret idaresi. Dünya devleti mes'uliyetiyle dikkatli adıma atmalı, bir şeyler döndüğünü hissetmeli, şüphelenmeli araştırmalı. Acaba cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler bir yerlere "meşguller, biz de ne lazımsa yapalım?" cesaretini mi verdi. Devletimizin itibarı istihza konusu yapılmamalı. Merkebe gücü yetmeyen palana saldırırmış. Hakkımızda bu sözü söyletmemeli. Yanlış politika, desteksiz atıp-tutan Barzani'yi kahramanlaştırır. Vahşi batı, doymaz ihtirasları uğruna bölgede Müslümanları birbirine kırdırmaktadır. Bunu görme basiretinden uzak olamayız. Uyanık olmalı, diplomasi olanca incelikleriyle kullanılmalı, barış taarruzuyla savaşın kaybettireceklerini bile kazanmalıyız. Krizi iyi yönetmezsek bütün bölge zarar görür. Yine emperyalistler kazanır. Kardeşler kavgası hep başkalarına yaramıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.