“LA GALİBE İLLALLAH!"

A -
A +
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Külliye'de muhtarlara seslenirken, şehadet, kahramanlık şiirleri ve ayeti kerimeyle maksadını izaha çalıştı...
Sn Erdoğan, konuşur ve böylesi mücadelelerin yalnızca maddi sebeplerle kazanılamayacağına işaret ederken tarihimizden misaller vererek İstiklâl Harbimize kadar geldi; fakat orada durmadı; Vietnam Savaşına, Afganistan Savaşına da atıfta bulundu. Sözün nereye gideceği belli olmuştu. Vietnam’la Amerika İmparatorluğuna, Afganistan’la da hem Rusya ve hem de Amerika İmparatorluğuna göndermeler yapıyordu.
Türkiye Cumhurbaşkanı, dün "ey Amerika! safını seç! diyor ve devam ediyordu. Sen, bizim yanımızda mısın, terör örgütlerinin yanında mısın? Bizim yanımızda susuyor, dışarda başka türlü konuşuyorsun!" diye okyanus ötesini silkeliyordu.
Beyaz Saray sözcüsü John Kirby'nin lafları, bütün Türkiye'yi kızdırdı. Başbakan, Dışişleri bakanı ve nihayet Cumhurbaşkanı, haklı tepkiler verdiler. Amerika, bir kere daha bir çıkmaza girmiş görünüyor. Beyaz Saray politikaları, bir kere daha sakat şekilde seyrediyor. Hem Türkiye'ye "stratejik ortağımız" diyor ve hem de Türkiye'nin birliğine kasdeden PKK'nın uzantısı PYD'yi terör örgütü saymayarak ona yardım ediyor.
Bu tatsız gelişmeler, fırsat bilinip bazıları tarafından dış politika hatası diye telakki edilecektir. "Bakın, diyecekler, komşularla sıfır ihtilaf diyorlardı, halbuki şimdi Rusya'dan sonra Amerika‘yla da bozuşmaktayız!"
Türkiye, ne yapsın? Her milli iktidar bu duruşu ortaya koyardı. Moskova, DAEŞ ve Esad bahanesiyle Akdeniz'e inmek için bize sataşıyor, Amerika da mazisi olan bir dostluğa darbe vurarak Irak Kürt petrolünü Akdeniz'e indirme niyetiyle bizi rahatsız ediyor. Bunlar olurken Türkiye'yi idare edenler, eli-kolu bağlı oturamazlardı. Her iki adı geçen devlet de "imparatorluk" olmalarına güvenmekteler. Bunun kibri gizlenemiyor. Fakat, Amerika, küçücük Vietnam önünde varlık gösteremedi, bir avuç Afganistan da Sovyetler Birliğine mezar oldu. Cumhurbaşkanı, bu sebeple Yunus Suresi'ndeki hükmü hatırlattı: "Lâ galibe illallah/Allah'tan başka galip yoktur!"
Zira zulmedenin hasmı Allah'tır. Allah mutlak galibdir. Emsalsiz kuvvet ve kudret sahibidir. Dilerse Ebabil kuşları önünde fil orduları mağlup olur, dilerse devâsâ ordular, bir kaç bin mücahide yenilir. Vietnam, Afganistan, Irak harekâtlarının galibi kim? Arkada adalet değil, barış değil ölümler, göz yaşları, göçler ve kargaşa kaldı. En son örnek Suriye. Suriye'ye bahar vaadiyle gelip petrole koştular.
Birileri, bugünkü Türkiye'nin Johnson zamanındaki Türkiye olmadığını Beyaz Saray'ın aklı evvel bürokrat ve danışmanlarına anlatmalı. Kıbrıs için harekete geçilecekken Washington'dan yollanan bir mektupla İsmet İnönü, yerine oturtulmuştu. 12 Eylül günlerinde de değiliz. O zaman da Washington'dakilerin "bizim oğlanlar" dedikleri bir takım rütbeli emir erleriyle darbe yaptırmışlardı. O günler bitti. Bugün Büyük Türkiye var. Bu Türkiye, daha yolun başındayken IMF'yi koltuğunun altına dosyasını verip göndermişti. Böyle giderse hiç sürpriz olmasın ki İncirlik’in de kapısına kilit vurulur. Herkes safını, dostunu-düşmanını, iyi seçmeli. Eğer değişecekse haritalar, sadece Orta Doğu'da değişmeyecektir.  
Haritaların yanı sıra daha bir çok şey değişir.
Son söz:
Barışı olmayan devlet, imparatorluk olamaz. Roma, imparatorluktu. Pax Romana/Roma Barışı vardı. Dünya barışı ondan sorulurdu. Devleti aliyye imparatorluktu. Pax Ottomana/ Osmanlı Barışı vardı. Osmanlı, nizâm-ı âlemin sahibiydi. Büyük Britanya barışı olmadı. Pax Americana güya vardı. Rus barışı zaten eşyanın tabiatına aykırıdır. Halbuki önceki hakiki imparatorluklarda barış; sulh ve sükun asırlar boyu sürmüştü.
Atasözümüz ne kadar vecizdir:
-Son gülen, iyi güler!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.