LİDERLER GÜNÜ

Bu âyeti kerime, hemen herkes tarafından bilinmektedir. Şimdilerde şu dehşetli darbe teşebbüsü vesilesiyle bu ilâhî hükmün tecellisine yakından şahit olmaktayız.

Darbeciler, ilk bir kaç saat her şeye ve her yere hâkim olduklarını zannettiler. Sevinen ahmaklar oldu.

Ama bu elbette zanla olmazdı. En olmadık ânda, "eyvah" denilecekken bir kaç dakika farkıyla her şey, hayra doğru yön değiştirdi. Sonrası malûm. Şimdi darbeci hainlerin bir kısmı kaçtı, çoğu içerde. Bu vesileyle devlet bir kocaman urdan temizleniyor. Kırk yıldır devlet teşkilatını kılcal damarlarına varıncaya dek ele geçirmiş, ticari hayatla sosyal hayatı kuşatmış bir kanser, şimdi hem devletin hayatından ve hem de cemiyet ve ticaret hayatından kazınıp çıkartılmakta. Ordu temizleniyor, yargı temizleniyor, millî eğitim, üniversite, emniyet, hariciye, THY, medya.... ve zehirlenmiş, kansere yakalanmış neresi varsa temizleniyor.

Bu darbe teşebbüsünden yani şerden doğan birinci hayrdır, ilk iyiliktir.

İkincisine gelince:

İkincisi, milletin 15/16 Temmuz gecesinde liderlere verdiği mesajın, onlar tarafından okunması oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, taşeron cuntanın bağrımıza hançer dayadığı gece özel televizyonlar ekranlarından halka "sokaklara inin ben de geliyorum" der demez herkes fakat herkes, hiç bir parti farkı, fikir farkı gözetmeden yurdun her köşesinde meydanlara indiler. Sonrasında Cumhurbaşkanı ve Başbakan Binali Yıldırım'ın "tehlike geçmedi, gündüz işinizde olun ancak akşam meydanları doldurun" talebi üzerine vatandaş bu arzuya aynen uydu, günlerdir meydanlar bayram yeri gibi.

Bunun adı barıştı, sulhtü, kardeşlikti, kucaklaşmaydı, küskünlükleri, kırgınlıkları yenmeydi.. O meydanları bu ülkenin her ferdi doldurmuştu.

Millet olmak da -zaten- bu demekti...

Bu toprakların insanı, engin irfanıyla emperyalist devletlerin, art niyetli kredi kuruluşlarının, düşmanlık yapan finans çevrelerinin, kısacası haçlıların  FETÖ örgütü eliyle bu milletin dinine, bugününe ve yarınına kastettiğini anlamış ve kol kola vererek hem tanklara, hem jetlere, hem asker kıyafetli hainlere, hem kurşuna, hem bombaya karşı durmuştu. Bu firasetin, basiretin, irfanın, yüksek ahlâkın, yazılan destanların ve barış ve kardeşlik ikliminin taçlanması gerekirdi. Dün, dünde kalmalıydı. Devlet, yeniden kuruluyordu. Devleti millet adına inşa edecek olanlar bu büyük ve hayrlı gelişmeyi görmeliydiler.

Görülmüş olmalı ki Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri ve darbe mağduru Fahri Kasırga'dan AK Parti, CHP ve MHP liderlerine Cumhurbaşkanı adına dâvetiye gitti. Bu dâvet üzerine üç genel başkan ve Cumhurbaşkanı, Külliye'de toplandılar.  Bu toplantı aynı zamanda  muhalefet liderlerine darbe teşebbüsüne karşı duruşları, hükümet, hürriyet ve demokrasi yanında yer almaları ve TBMM'de ortak bildiriye imza koymalarına da teşekkürdü.

Atılması gereken doğru adım buydu...

HDP genel başkanı niçin çağrılmadı?  Evet, HDP de ilke olarak darbenin her çeşidine karşı olduğunu açıkladı. TBMM'de ortak bildiriye imza koydu. Ne var ki ortada FETÖ müttefiki PKK'nın devam eden saldırıları var. Bu partinin elini terörden kurtarması şart. Vekillerinin terörist cenazelerini taşıması ise ayrı bir acı gerçek. Daha bir çok sebeb var. Eğer, HDP kendine çeki-düzen verir ve milletin mesajını doğru okursa ilerde onlar da dâvet edilebilir. Bu buluşma herhâlde ilk ve son değil.

Liderler bir araya gelince tabiî ki birbirlerinin tecrübelerinden, bilgi birikimlerinden, fikirlerinden faydalanacaklardır. Bildiklerini paylaşacaklardır.. Görüşlerini zenginleştireceklerdir. Bugüne kadarki karşılıklı incitici dil ve küslükler hiç bir şeye yaramadı.

Hatırlanırsa biz, bir yıl kadar evvel bir yazımızda Başbakan'ın kabulünü esas alarak "Muhalefet Günü" ihdas edilmesini teklif etmiştik. Teklifimizi, bu defa Cumhurbaşkanı'nın kabulü sebebiyle şu şekilde değiştirerek tekrar ediyoruz. "Devlet Günü" gibi "Liderler Günü" de olabilir.

Kazanılan şu güzelliğin devamını bekleriz. Mutlaka dâvet de beklenmemeli.

Muhalefet liderleri de gerektiğinde ziyaret talebinde bulunmalılar.

Orası milletin sarayıdır.