Linç kültüründe "söyletmen urun!" yobazlığı esastır. Yeniçeri, 24 ayar altın değerindeyken dünyaya hükmediyordu. Ocak bozulunca âsi oldular. İsyan küstahlığı başladı. Padişah'ı ayak divanına çıkmaya zorlamalar yaşandı. Böyle bir zorbalıkta sadrazam Hafız Ahmed Paşa padişahın gözü önünde paramparça edildi. Bu hunharlıkların bir çok numunesi mevcut. Sonuncusu İstiklal Harbi yıllarındaki muhalif gazeteci Ali Kemal. O da İzmit'te linç edildi. Esefle görüyoruz ki bu linç kültürü içimizden tamamen kazınıp atılmamış. Çağdaşlık, demokrasi, dünya ile bütünleşmek vs. Yalnızca parlak sözler olarak havada uçuşmada.. "Söyletmen urun" konuşturmayın vurun demek. Dar anlamda halk içinde de görülmekte, küçük bir münakaşada karşıdakine bağırılır "bak hâlâ konuşuyor!!!". Konuşmasa, derdini, fikrini, meramını nasıl anlatsın? Sözün olmadığı yerde dayak vardır, linç vardır, hakaret vardır. Boşuna mı denmiş "insanlar konuşa konuşa..." diye. Susturulan sadece alelade vatandaşlar değil. İşte tarihte de örneği var. Sadrazamlar/başbakanlar bile gözü dönmüş güruhlar tarafından parçalanmış. O gün parçalanmış bir zaman sonra önce hukuk sonra başvekil idam edilmiş. Şu günlerde ise psikolojik linçler yaşıyoruz. Hayrünisa Gül bize göre bir linç mağduresi. Eşi Cumhurbaşkanı olacak diye bir hanımefendi, 6 aydır medyaya malzeme. En ağır hakaretten en süfli tecessüse kadar büyüteçler altında. Hakkında yazılırken, söylenirken, haber yapılırken ne insan, ne kadın hakları akla gelmekte. Burada hakkıyla bir psikolojik linç görmekteyiz. Eğer bütün bu kıyafet tartışmalarına rağmen Hayrünisa Gül'ün sinirleri hâlâ sağlamsa tebrik etmek lazım. İkinci linç olayını yaşayan TTK başkanı Yusuf Halaçoğlu. Halaçoğlu'yla çok uzun yıllara dayanan arkadaşlığımız var. Avşarlar Sempozyumuna gitmeden önce de telefonla görüştük, bu makaleden evvel de. Orada yaptığı bir konuşma yine medyatik dejenereye uğradı. Prof. Yusuf Halaçoğlu, tarihçi bir ilim adamı. Şunun bunun hatırına konuşacak değil. Sempozyumda dile getirdiklerini bir ilköğretim çocuğu bile anlayabilir. Fakat basında zelzele var. Dediği şu: Bazı Türkmenler Kürtleşmiştir. Bazı Alevi Kürtlerse esasında Kürt değil Ermenidir. Bunlar tehcirden kurtulmak için kendilerini böyle göstermişlerdir. TİKKO bunlardandır. PKK bir Ermeni hareketidir. Bunlar yeni bilgiler değil. Türkleşmiş Kürtler, Kürtleşmiş Türkler, Araplaşmış Türkler, Türkleşmiş Araplar vs. mevcut olduğu gibi Alevi gibi görünen Ermeniler de vardır. Ne yazık ki belgelere dayalı bu teze AK Parti'den bile aykırı ses yükselmekte. Hayrunisa Gül, Yusuf Halaçoğlu alenen linç olmakta. Hatta başbakan bile bir fıkra yazarına "tanımıyorsan çek git" diye şartlı karşılık verdi diye neredeyse linç edilecek. Peki o yazar, her Allah'ın günü İslamiyet'e, Müslüman'a, iktidara başbakana, seçmene galiz hakaretler yağdırırken iyi miydi? Seçmeni "göbeğini kaşıyan adam" diyerek aşağıla fakat başbakan hakkında iki çift laf edince ortalığı velveleye ver, duygu sömürüsü yap. Bunların dokunulmazlığı yanında milletvekili dokunulmazlığı nedir ki? Tayyip Erdoğan'ın öyle dememesini, muhatap almamasını tercih ederdik. Ancak o da bir insan, kum torbası değil. Buradan şöyle bir netice çıkmakta. Birleri dilediğini yazmakta, söylemekte, yorumlamakta yüzde yüz özgürdür. Fakat birileri cumhurbaşkanı da olsa başbakan da olsa onların eşi de olsa TTK başkanı da olsa ikinci sınıftır. Konuşmak, yalnızca birinci sınıflara mahsustur. İkinciler konuşursa hadlerini aşmış olurlar. O zaman konuşturmamalı. İster darbeyle isterse linç ederek. Birinciler heykeli dikilmeye layıkken... İkinciler, Güller, Erdoğanlar, Halaçoğulları linç edilmeye müstahaktır.