Türk Millî Takımı vazifesini yaptı. Çalıştılar ve gönüllerin finalisti oldular, 1.5 milyarın muhabbetini kazandırdılar, Osmanlı Coğrafyasında birleştirici rol oynadılar. Siyasetin çıkmaz sokağında bunalan Türkiye, rahat bir nefes aldı. Attıkları gollere Filistinli de sevindi, Azerbaycanlı da ötekiler de. Kaçırılan gollerde Kosovalı da kahroldu, Kerküklü de ötekiler de... Çalıştılar, yarı finale yükseldik. Nasip bu kadarmış, canlar sağ olsun. Bu başarıyla takımımız en az üç kat değer kazandı, futbolcularımızın birçoğu da öyle. Özal reformlarına kadar yalnızca iki dış galibiyetimiz vardı, Macarları ve Rusları kendi sahalarında yenmiştik. Lise, hatta üniversite yıllarımızda takımlarımızın dünya liginde bırakınız zaferi, varlık göstermeleri hayal edilemezdi. Mağlubiyetler açık farkla oluyordu. Zira batı karşısında aşağılık kompleksi iliklere işlemişti. Batılı üstündü, sadece Afrikalı için değil, herkes için efendiydi. '80 sonrasında giderek bu imaj yerle bir edildi. Asıl zafer, asıl galibiyet buydu. Diğerlerinin de insan olduğu görüldü. Onlar da herkes gibiydi, bu fark edildi. Hep demişizdir, bir ülkede edebiyat hangi seviyede ise futbol da aynı seviyededir. Edebiyatta Nobel aldığımız, ekonomide dünya 17.'si olduğumuz, inşaat sektöründe 3 kıtada koştuğumuz, turizmde devler arasına girdiğimiz bir zaman diliminde Avrupa Futbol Şampiyonasında yarı finale yükseldik. Fatih Terim, "ben buraya kadar getirebildim, inşallah benden sonrakiler de şampiyon yapar" dedi. Söz bu, inkâr değil, birbirini tamamlama. Spor artık bir endüstri, bir sosyal vak'a. Fakat neticede seyirlik bir olay. Sinema gibi, ışıklar yanar ve hayat başlar. 90 dakika biter ve gerçekler karşımıza geçer. Onlar tavizsiz, merhametsiz, belki vicdansızdır. Futbol, ayakta tutan tek ortak değer olamaz. Diğer alanlardaki gelişmişliğiniz futbolu sürükler, tersi olamaz. Maç bitti, hayat devam ediyor. Hatta maç ne kelime, ömürler bitiyor, hayat devam ediyor. Milletlerin hayatları güzelleştikçe insanlar zenginleşir. Bunun için de herkes kendi alanında ter dökmeli, takım oyununu ihmal etmemeli. Ben değil, biz fikri değişmez ilke olmalı. Böylece ülkenin değeri artar. Unutmayınız hedef tekrar cihan devleti olmaktır. Olabilir miyiz? Dün olduğumuza göre elbette. Çin'e, Hindistan'a, Rusya'ya layık gördüğümüzü kendimize çok göremeyiz. Bir millet, diriliş sürecinde. Ekonomi, edebiyat, sinema, futbol, kalifiye insanın ferdi başarısı bunun habercisi. Kavgalara gelince, tabiî ki güzel değil ama onlar doğum sancıları. Büyüme sancılarındayız...