Medeniyetler İttifakı

A -
A +

Çok yıllar önceydi, adliyede bir duruşma dinliyorduk, zanlı genç tutukluydu, hakim usul gereği ismini sorduğunda dört kelimeyi arka arkaya sıraladı. İşlenen fiille ismin haşmeti ters düşüyordu. Nitekim hakim dayanamayarak patladı "o ne be, İspanyol asilzadesi misin?" Misafirimiz dost İspanya Başbakanı Jose Luis Rodrigez Zapatero'nun adını okuyunca o sahneyi hatırladık. Esas mevzua girmeden iki hususa daha temas edeceğiz. Biri Kofi Annan'la alakalı. Haydi gelin itiraf edin, Annan BM genel sekreteri olduğunda renginden dolayı kendini yadırgamadınız mı? Çünkü böyle alışmıştık. Oysa bugün medeniyetler ittifakı toplanıyorsa bunda onun büyük rolü var. Diğer iki rolse ittifakın eş başkanları Recep Tayyip Erdoğan ve İspanya başbakanı. Henüz hafızalarda olmalı. Kofi Annan'dan evvel Butros Gali diye bir adam aynı makamdaydı. Burnumuzdan getirmişti. Alenen İslam ve Türk düşmanlığı yapmaktaydı. Kıbrıs'ın çözümsüzlüğünde payı yok mudur? Merak ediyoruz. Halbuki ikisi de Afrikalı. O, düşmanlık yaparken Kofi Annan, hep aklıselimi temsil etti. Nitekim Çırağan'daki konuşması da ılımlı, dopdolu ve samimi. Kabahati semavi kitaplara, dinlere değil insanlara bulmak gerektiğini söylüyor. Mevzii, mahalli tahrik, çıkış ve aşırılıkların bir dine, bir millete, bir ümmete mal etmenin yanlışlığına dikkat çekiyor. İnsanlığın barışa, huzura muhtaçlığına vurgu yapıyor. Kofi Annan, Medeniyetler İttifakı ile İstanbul'da, Çırağan Sarayı'nda şahane bir final yaşadı. Hizmetine noktayı böylesine bir teşebbüsle emsalsiz bir beldede koydu. Temas etmek istediğimiz diğer konu ise daha farklı. 10 yıl kadar evvel İspanya'ya gittiğimiz günlere dek İspanya, Türkiye'den çok da fazla görünmüyordu. Aynı şekilde İspanyollar da bizden pek haberdar değillerdi. Madrit'i gezdik. Endülüs'te kendi medeniyetimiz için hüzünlendik. El Hamra Sarayı ve Mezkita dedikleri Kurtuba Camii ile iftihar ettik, bu benzersiz caminin içine bir gecekondu gibi oturttukları katedrali görünce dövündük. Derken İspanyolları yazdık, İspanyayı naklettik. İspanya ile Türkiye, İspanyollarla Türkler arasındaki benzerlikleri izaha çalıştık. Bunları ve daha birçok şeyi günlerce uzun uzadıya kaleme aldık. İspanya'dan devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e davet geldi. Kalktı gitti. Eller buluşmuştu. O günlerden bu günlere Don Kişot'un Picasso'nun, Unamuno'nun memleketiyle memleketimiz arasında münasebetler umumiyetle sıcak seyretti, tırmandı. İşte Kofi Annan'ın görevlendirmesiyle bu iki Akdeniz ülkesinin başbakanları şimdi birbirlerini daha iyi anlıyorlar. İkisi de genç. Akil adamların hazırladığı ve BM genel sekreterinin dile getirdiği, Türkiye ve İspanya başbakanlarının tekrar tekrar işaret ettikleri kansız, savaşsız, gözyaşının dindiği bir dünya, Irak'ta, Filistin'de ve dünyanın öteki yerlerinde zulmün bitmiş olduğu, hukukun, adaletin hakim olduğu bir dünya. Bu dünya, medeniyetler ittifakıyla kurulabilir. Eğer bu buluşma olmasaydı, İspanya, AB için Türkiye'ye "sonsuz destek" vermezdi. Ne de olsa Jose Luis Rodrigez Zapatero: Demek ki İspanyol asilzadesi. Asilzadeler sözüne sadık olurlar. Asıl azmaz, bal kokmaz. Bir bohçanın iki ucu gibi Akdeniz'in iki ucunu buluşturalım. Medeniyetlerin kılıçlarını değil karanfillerini ortaya çıkartmalı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.