Dördüncü kuvvet, bir anlamda yaygın eğitim. Gündelik hayatın olmazsa olmazları. Cemiyete karşı sorumlulukları var. Buna rağmen onda dehşet verici bir düşüş, gerileme, bozulma, yozlaşma görülüyor. Medyanın derdi, okunma, tiraj, tıklanma, dinlenme ve reytingden evvel bu yozlaşma meselesi olmalıdır. Teknolojide hamle üstüne hamle yapılırken kalitede dibe doğru gidilmekte. Medya, bütün şu enstrümanların, araçların toplu adı, kitap, gazete, dergi, internet, radyo ve televizyon. Kasetler, CD'ler, VCD'ler, videolar vs. bunların yan dalları, versiyonları. Ana ve yan dalarıyla birlikte medyada çok büyük bir yozlaşma, belki de çöküş yaşamaktayız. Rekabet adına, çok okunmak, çok ziyaret edilmek, çok dinlenmek ve çok seyredilmek adına ve neticede para kazanmak adına olmadık yollara, hallere düşülüyor. Medya sorumluluğu bir tarafa atmış vaziyette. Utanma, çok eski zamanların hatırlanmayan değeri gibi. Toplum, dönüp dolaşıp kendi kendini tetiklemekte. Başı televizyonlar çekiyor. Düşülen çukurun adına artık "müstehcenlik" veya "argo" veya "laubalilik" demek yetmez. Her şey onları aşmış vaziyette. Seviyesizlik var, ahlaksızlık var, malayani var, pespayelik var ve birçok varla birlikte sorumsuzluk var. Eğer bugün fuhuş başını almış gidiyorsa... Uyuşturucu dehşetli bir tırmanıştaysa... Tek sorumlu medya değil ama ilk sorumlulardan biri mutlaka o, onun para gelsin de ne yolla hangi şekilde, hangi şartlarda gelirse gelsin anlayışında. TV'ler, hemen bütün yayınlarıyla sorumsuzluk örnekleri sergilemekteler. Hangisi olursa olsun, bir medya unsurunun yayınında yüzde kaçı faydalı? En yaygını, en etkilisi televizyonları ele alalım. 24 Saatlik bir televizyon yayınının kaç saati seyredene bir şeyler katacak cinsten? Tam tersine çok şeyi alıp götürüyor. Zaman öğütme değirmeni haline gelmiş durumdalar. Ekranlar "Sulukule"ye döndü. Sulukule, Fatih'ten temizlenirken bir başka Sulukule olanca kalçası, göbeği ve aşağılık yorumlarıyla evlere süpürülmekte. Okuyan, dinleyen, seyreden, okuduğunu, dinlediğini, seyrettiğini tatbik ihtirasında. Sapıklık almış başını gidiyor. Okul önleri uyuşturucu satıcılarıyla dolu. Siber âlem, kepazeliğin tasallutunda. Sosyal hizmet kurumlar, çığ gibi artan gayri meşru çocuk sayısı önünde şaşkınlıklar yaşamakta. Medya ise bir odağa kilitlenmiş. Sürekli onu kötülemekte, "töre cinayetleri". Cinayet, cinayettir, bunun töresi, yöresi olmaz. Sebep konuşulmadan yalnızca sonuç üzerinde durmak boşa zahmettir. Bugün Türkiye'mizde sosyal, ahlaki, insani her türlü yozlaşmanın arkasında üç sebep varsa biri yozlaşan medyadır. Kitaptan, internete kadar bütün medya asli mânevî fail. Kabahat altın kürk olsa kimse üstüne almaz. Fakat medyaya mutlaka neşter vurulması gerekiyor. Medyanın yerlileşmek, dokuya uymak gibi bir derdi var.