İsmi önce matbuattı. Matbuat döneminde az sayıda ve az sayfalı siyah beyaz gazetelerle samimi fakat şanssız mecmualar vardı. Bu '70'lere kadar olan zamandır. Sonra basın dönemi başladı. Gazeteler renklendi, sayfaları arttı. Dağıtım ağı genişledi. Mecmualar, dergi oldu. Onlar da renklendi. Buna rağmen yine de şanslı değillerdi. '80'ler, '90'lara dönerken hayatımıza özel radyo ve televizyonlar dahil oldu. O zaman medya kelimesi de sözlükte kendine yer açtı. Kelime, önceleri yalnızca televizyonlar için kullanıldı. Sonra hepsi için medya dendi. Özel radyo ve televizyonlar önce korkuttu. Yer yer aynı televizyon ve gazeteyi aynı sermaye çıkartsa da gazeteler başlangıçta rahat değildi. Halbuki bu bir yanılmaydı. Dünyanın gelişmiş memleketlerinde çok sayıda, çok sayfalı, bir kaç milyon satışlı gazeteler çıkmaktaydı. Aynı memleketlerde çok kanallı, onlarca televizyon da vardı. Üstelik oralarda bizdekinin aksine milyon satışlı dergiler de yayınlanıyordu Hal böyle iken önceleri bir çok aydın hatalı düşündü. Bir çok tahmin ve yorumlar yapıldı. Bazılarına göre radyo ve televizyonların çoğalıp hayata hakim olmasıyla gazete ve dergiler bitecekti. Dergicilik ayrı, o hakikaten ülkemiz adına bir ayıptır. Gazetelere gelince, gazeteler, bazı tahminlerin aksine daha zenginleştiler. Şimdi yeni bir dönem başlıyor. Şimdilerde gazeteler kendilerinden emin şekilde yollarına devam etmekteler. Radyolar, demokratik hayatın da gerçek aynaları. Her fikir sese dönüşmüş durumda. Televizyonlara gelince. Televizyonlar, önce emekleme dönemi yaşadı. Sonra ne satarsam tutar esnaflığı. Şimdi zorlu bir dönem başlıyor. Türk televizyonculuğu asıl bundan sonra kendi içinde yarışacak ve dünya ile boy ölçüşecek bir sürece girmekte. Artık TV seyircisi stajını bitirdi. Ne satılırsa almıyor. Alınması gerekeni, seyredilmeye layık olanı takip etmekte. Diğer taraftan iletişim teknolojisi TV ile durmadı. Taş baskıdan ofset baskıya, taş plaktan radyoya, sessiz filmden televizyona geçen insanlık, dumanla haberleşmeden de telefona geçti. Hiçbir teknoloji, haberleşme teknolojisi bilişim kadar sür'ate sahip değil. Artık masa telefonundan ziyade cep telefonu hayata hakim. Cep telefonu sınırları, şehir farkını işte olup olmama kavramlarını yıktı. Bilişim teknolojisine dayalı internetin keşfi, medya dünyasında yeni ufuklar açtı.. Şimdi matbuatın son durağı internet gazeteciliği. Telefon hattının olduğu her yerde internet gazeteciliğine ulaşmak mümkün. İnternet gazeteleri, televizyonla yarışıyor. Haberi ânında girebilmekte, hemen yorum yapabilmekteler. Gazetelerse basıldıktan sonra sabittir. O yıldırım baskılar, ikinci baskılar artık sadece basın tarihini alakadar etmektedir. İntenet gazeteleri, haberi ânında vermek bakımından gazetelerden daha ileriler. Yaygınlık bakımından da televizyon daha yaygınlar. Okuyucu ile interaktif ilişki noktasındansa her ikisinin çok önündeler. Buna rağmen kâğıda basılan gazeteler, bir kere daha güçlenecektir. Dün radyo ve televizyonun yaptığını bu defa da internet gazeteleri, gerçekleştirecek, gazeteleri daha iyisi için araştırmaya zorlayacaklar. İnternet gazeteciliği, gazeteciliğimizin gelişmesi bakımından büyük bir fırsat olabilir. Yıllardır şikâyet edilen bir çok konular bu yolla aşılabilir. Anadolu medyası kendini ifade imkânı bulabilir. Mesleğe taze kan olacak bir çok yeni imzaya kaynaklık yapabilir. O halde insanın haber alma ihtiyacı ve yorumlama zaruretinden dolayı medya gövdesinden gazete, dergi, radyo, televizyon dallarından sonra internet gazeteciliği diye yeni bir dal sürgün vermeye başlamıştır. Gazeteden televizyona, dergiden internet gazeteciliğine kadar bütün medyamızın önünde duran 3 büyük mesele vardır. İnandırıcılık, reklamın âdil paylaşımı ve dünya ile rekabet. Dördüncü kuvvet, televizyonculukla kabuğunu kırmış, internet gazeteciliği ile dünyanın her tarafına yayılmıştır.