Mehmet Öz'ün anlattığı, yaptığı ve yapamadığı

A -
A +

Kelimenin doğrusu kalp değil "kalb". Fakat, biz TDK öncülüğünde kalp diyoruz. Halbuki kalp para da diyoruz. Birincisi "kef"le ikincisi "kaf"la. Aralarında telaffuz itibariyle incelik kalınlık var. Bundan da ehemmiyetli olan kalp, daha ziyade tedavülden kalkmış para için kullanılır, "kalp para" denir. Bir diğer husus mânâ ile alakalı. Anadolu'nun en azından belli yörelerinde "yürek" sözü kalb veya kalp için değil mide için kullanılır. Hasta hekime "yüreğim ağrıyor" dediğinde vaziyet o kadar da net değildir. Hekim yeniyse hastanın kalbini tedaviye muhtaç zanneder, hasta ise midesinin şifa bulmasını beklemektedir. Düne dair bir çok şeye nefretle bakan aydınlar arasında ise yürek, kalp demektir. Oysa "kalbimi kırdın" deriz de yüreğimi kırdın demeyiz. Buna mukabil esef edilecek bir hadiseyi "anasının yüreği yarıldı" diye naklederiz. Keza, dil ırkçıları hariç, mütehassısları dahil herkes, yürek ameliyatı değil de kalp ameliyatı der. Halbuki ameliyat edilen kalb değil, yürektir. Kalb, gönüldür, duygu dünyasıdır, hekimi aşar. Dünyada ilk kalp ameliyatı 1967 yılında Güney Afrikalı doktor Chiristian Bernard tarafından yapıldı. Bundan iki yıl sonra da ilk insan Ay'a inecekti. O günlerde ikisi de bize uzaktı. Kalb ameliyatı yapacak hekimimiz yoktu. Ay'a gitmek zaten bahis mevzuu değildi. Şimdi bir çok kalp doktorumuz var. Bunlardan bazıları dünya çapında. Bazıları da beyin göçü sebebiyle dış dünyadalar. Dolayısıyla bize yabancı iki çok mühim merhaleden birini kat edeli seneler oluyor. Kalp ameliyatı nerde ise sıradan ameliyatlar gibi oldu. Ay ise hâlâ uzakta. Ama buna dair de sevindirici gelişmeler de olmakta. HKK İbrahim Fırtına, uzaya astronot göndermek için resmi makamlara müracaat ettiklerini haber veriyor. Neden olmasın? Kısa bir zaman evvel uydumuz da yoktu. Şimdi birden fazla. Uydumuz olmasaydı Telekom kaç para ederdi? Bizim dünya çapındaki kalp hekimlerimizden biri de Dr. Mehmet Öz. Doktoru geçen hafta bir ana haber bülteninde ilgi ile dinledik. "Ceviz yiyin, fındık yiyin, yemeklerde 50 yıl evveline dönün" dedi. Sigara tehlikesini hatırlattı. Haftada 1 saat tempolu yürüyüş yapmayı tavsiye etti. Bir sözü fevkalade doğruydu. "Birine kızabilirsiniz, fakat nefret etmeyin". Kalp doktorunun söylediğinden anladığımız şu oldu ki nefret aynı zamanda nefret duyana, onun kalbine ziyan vermekte. Nefret hissi herhalde en fazla kıskançlık halinde görülmekte. Cümleyi baş tarafla buluşturalım. Mehmet Öz'ün bu dediği tasavvufi bir tariftir. O halde değerleri yerli yerine oturtalım. "Kalb" gönlün bir başka izah şekli ve tasavvufa dair bir kavramdır. Haberin sonuna doğru sunucu son zamanların oldukça fazla sağlık sömürü unsurlarından yogayı da sordu. Mehmet Öz, çevik bir hareketle kalktı fiili olarak tarife başladı. Gösterdiği neydi? Herkesin yoga dediği. Dr. Öz de yoga diyordu. Hayır bu bir bozulmuş namaz kılma şekliydi. Tekbirden secdeye kadar tamamı aslına yakın. Hele bir de "sabahları da güneşe bakılacak" deyince bir zamanların hak dinlerinden birinin yerelleşerek dünyaya yeniden yayıldığına tam karine oldu. Her semavi din güne erken başlamayı emreder. Şunu diyemez miyiz? Dünya çapındaki hekimimiz Dr. Mehmet Öz, yürekleri tedavi etmekte ama o yüreğin içindeki kalb, gönül daha başka müdahalelere muhtaç.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.