Bir mektuptan söz ediliyor, Avrupa Birliği'nin sol kanadından 50 parlamenter başbakan Tayyip Erdoğan'a mektup yollamışlar. Dedikleri, hatırlattıkları, yaptıkları, yapmadıkları, yapacakları ve örtülü tehditleri var. İlginç olan bir devletin başbakanına yazılan mektubun onun eline geçmeden basına sızdırılması. "Güneydoğu meselesi şiddetle çözülemez" diyorlar. Aksi iddiada olan yok ki. Söz doğru, tek taraflı ifade edilmesi yanlış. Bölücü terör örgütü kınanmıyor. Kınanan Türk güvenlik güçleri. Sanki polis ve asker durup duruken bir yerlere müdahale etmekte. Ülkesinin bütünlüğünü muhafaza eden milli güçler ne zamandan beri kınanmakta, şiddet sebebi sayılmakta? "Dostluk grubu" da denen bu parlamenterler, mektupta AB'nin müzakere tarihi vermesi için Türkiye'ye destek olduklarını da kaydetmekteler. Şimdi ise farklı bir anlayıştalar. Böylelerine Türkçe'de "kaşıkla verip sapıyla göz çıkartmak" denir. Gelişmelerden endişe duyduklarını dile getirmekteler. Acaba endişeleri kim adına? Orası meçhul. Sabit olansa AB Komisyonu ve AB Konseyinin kararına atıfta bulunmaları. Bu kuruluşlar şunu demişlerdi "ciddi insan hakları ihlali yapılırsa müzakereler askıya alınır". Daha yazdığımızın mürekkebi kurumadı. Sizlerle bir endişemizi paylaşmıştık, "hadiselerin arkasında AB olabilir." Sanki bizi haklı çıkartıyorlar. Veya Mesut Yılmaz haklı çıkmakta. Ne demişti bu eski başbabakan "AB'ye giden yol, Diyarbakır'dan geçer". Mezkür mektubun bir suretini Avrupa parlamentosyla ilgili kuruluşlara da yollamışlar. 50 Parlamenter az değil. Üstelik bunların tarih tesbit etme sürecinde yanımızda yer aldıkları da düşünülürse işin mahiyeti daha da tatsızlaşır. Bu şu demektir. Tarihi bugün almaya kalksaydık muvaffak olamayacaktık. Halbuki mektubu kaleme aldıkları gün dahi 5 askerimiz şehid oluyordu. Acaba dışişlerimiz hakkıyla kulis yapamıyor, Avrupa kamuoyunu hazırlayamıyor mu? Tek suçlu muhataplarımız mı? Belki de bu parlamenterler kendilerine anlatıldığı gibi, gösterildiği gibi düşünmekteler. Hadise vahimdir. Türkiye'nin tam da "işsizlik hariç, çok problemi çözdüm" diye sevindiği bir vakitte patlak verdi. Dün dost olanlar bile bugün imayla "ya durun veya müzkereleri durdururuz" tehdidini savurabilmekteler. Yine bir kaç gün evvel bir tahminimiz olmuştu. Kuzey Irak'ta yaptıkları gibi bize de belli hava sahasından öteye uçma yasağı getirme ihtimalini de düşünmemiz gerektiğini yazmıştık. Brüksel'de oturup viskilerini yudumlarken Türkiye'ye dair ahkâm kesmekteler. Yolumuza devam edeceğiz. Bir taraftan güvenlik güçleri mücadele edecek. Ancak aynı şekilde ekonomik, sosyal ve ticari tedbirler de alınacak. Öteki parçalarımız da zamanında bu şekilde koparılmıştı. Tarihin tekerrür etmemesi için çok akıllı hareket etmeli.