Memleketlerden memleket, ölümlerden ölüm beğen

A -
A +

Biz bu hatayı çok daha evvel işlemiştik. Bu millete bir imparatorluk kazandırmış bir hanedanın çocukları, sürüldükleri ülkelerde âdeta sürünerek tükendiler. 1920-30 arası kavgalarla doludur. 30-40 arasında insanlar darağaçlarında sudan sebeplerle sallandırılır. 40-50 arasında tek parti diktası şiddetini artırır, ekmek karneyle bulunabilir. İlk çok partili hayat tecrübesi, bayağı bir hileyle saptırılır. 50-60 arasında hayat, ihtilal kelimesiyle başlar, ihtilalle biter. 14 Mayıs 1950 Beyaz İhtilal, 27 Mayıs 1960 Kanlı İhtilal. Millet ikiye bölünmüştür, demokratlar-halkçılar. 60-70 arasında solcular ve sağcılar vardır. Sokaklar, meydanlar, duvarlar, sınıflar kanlıdır. İşçi, öğretmen, polis kana bulaşmıştır. 70-80 arası mı? Allah o günleri bir daha göstermesin. Darbe teşebbüsleri. Cuntalar. Kurtarılmış şehirler. Militan vahşeti. Her gün 30 kişinin ölmesi. En keskininden kamplaşmalar. Siyasetçiler, cenaze namazlarında bile el sıkışmamaktalar. Sonuç darbe, parti kapatma, yasaklar ve idamlar. 70 cente muhtaç günler. Enflasyon bir felaket. 80-90 arası geçiş dönemi. Fırtına sonrası sessizlik. Vatandaşın insan olduğunu fark etmesi. Kalkınma başlangıcı. Dünyaya açılma, reformlar. 90-2002 yine siyasi kargaşa, yine darbe, koalisyonlu zayıf hükümetlerle öldürülen zamanlar. Sonrasında ekonomik krizler. Fakirleşme. Enflasyon felaketine işsizlik felaketinin eklenmesi. 2002'den günümüze... Hızlı bir çalışma temposu, dünya ile entegre olma arayışları, toplumda uyanan güven duygusu. Sonra hukukun politikaya alet edilmesi. Yapay laik-anti laik çekişmeleri. Türban çıkmazı ve bilinen gerginlikler. Ve nihayet parti kapatma istekleri. Yargının ideolojik kırılmaları. Hortlayan ulusalcı cuntacılık vs. Bütün bunlara paralel olarak şunlar oldu: Bir kesim kendini rejimin sahibi gördü. Diğerlerini ümmetçi, mürteci, yobaz, adlarıyla diyerek sürekli kötüledi. "Onlar" diye konuştu. Onlarla neredeyse aynı otobüse binmek bile istemedi. Bunu bugün de yapmakta. "Dinci medya" diyor, "dinci parti" diyor, "biat kültürü" diye nefretle konuşuyor. Halbuki o insanlar her dönemde yüzde 50'lerle iktidara geldiler. Bütün alanlarda üstün başarılar sergilediler. Bu çekişme İttihat Terakkiden beri sürüyor. Çekişmelerle kaybedip küçüldük, çekişmelerle büyümemizin yolu kesiliyor. Göz ardı edilen gerçek, herkesin eşit vatandaş olduğu. Ama sözde laik kesim, tahammülsüz. Her şeye tahammülsüz. İçki içmiyorsan Atatürk düşmanısın, mayo giymiyorsan laiklik düşmanısın. Oy yüzdesi mühim değil. O sadece niteliksiz bir yığın tercihi. Bin kere yanlış. Olaylara hastalıklı mantıkla bakılmakta. Kim nereye sürülecek, kime memleketlerden memleket, ölümlerden ölüm beğen denecek? Kimin bunu demeye hakkı var? Dendiği yıllardan ne menfaatimiz oldu? Krizlerin altında aydın problemi yatıyor. Bu ülkenin yarı aydın problemi var, o aydın hasta. O problemli yarı aydın, medya, siyaset, yargı, her tarafta. Ve maalesef kilit noktalarda. Ülkeyi ve bu ülkenin halkını tanımıyor. Özüne yabancı, belki de düşman. Ne olur yok etme yerine yaşatma kültürünü tercih etsek? Nefret hastalıktır, nefrete değil, sevgiye muhtacız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.