Meşru müdafaa hakkı

A -
A +

Türk askeri, hassas noktalara yığınak yapmakta, hududu bir miktar geçerek mevzileniyor. Konuya dair Genelkurmay Harekât Daire Başkanı Bekir Kalyoncu konuştu. Kalyoncu Paşa'nın konuşmasıyla eski KKK Atilla Ateş Paşa'nın konuşması arasında paralellik görüyoruz. 1999'a gidelim. Türkiye ile Suriye çok gergin. Şam, bölücübaşını barındırdığı halde bunu inkâr ediyor. Bütün diplomatik yollar sınanmasına rağmen netice değişmedi. Bunun üzerine bıçak kemiğe dayandı. Kara Kuvvetleri Komutanı Hatay'da sınıra kadar giderek söylenmesi gerekeni dile getirdi. Suriye, bundan sonra eşkıya reisini kapı dışarı etti. Şu aralar benzer bir gidişat var. Bölücü terör, bir yerlerden düğmeye basılmışçasına birden bire hortladı. Bu yüzden askerimiz, bir süredir Kuzey Irak'a yakın yerlere yığınak yapıyor. Ne yapsaydı? Ordu, herhalde "askeri, sivili, memuru" öldürmeye devam et diyemezdi? Artık meşru müdafaa hakkı doğmuştur. Irak'a ve dolaylı olarak da Amerika'ya Kandildağı'nın merkez yapılmasıyla PKK saldırıları kasdedilerek lisanı hal ile "ya hallet veya hallederiz" deniyor. Eğer 3 Mart Tezkeresi TBMM'-den geçip de Irak'a girseydik. Şimdi bu manzaralarla karşılaşmayacaktık. Ne Kürt devleti kurulacaktı. Ne Iraklı böylesine vahşi muamelelere maruz kalacaktı, ne sebepsiz yere şehidler verecektik, ne de Amerika'yla aramız limoni olacaktı. Sıraladıklarımız doğru fakat mazide kaldı. Bundan böyle Türk milletine düşen meşru müdafaa hakkını kullanmaktır. Bu millet bu hakkını ordusu eliyle kullanacaktır. Şimdiden geri kimsenin Türk milletine bir şey demeye hakkı yok. Sabırsa sabır. Beklemeyse bekleme. Sonuna kadar sabredildi. Sonuna kadar beklendi. Bölgede asayişin tesis, temin ve muhafazası, hem Türk, hem Kürt ve hem de Arab'ın menfaatine. Eğer Türk askeri, Kıbrıs'a gitmeseydi şu günkü güneydoğu, Kuzey Irak ve Irak benzeri kanlı olaylar, Kıbrıs'ta da yaşanmaya devam edecekti. Türk Silahlı Kuvvetleri en kibar şekilde adaya çıktı. 30 yıldır kimsenin burnu kanamıyor. Aynı şekilde Irak'a da kuzeyden girildiğinde ilk anki tenkil/cezalandırma harekâtının ardından sükût, sükûn ve huzur avdet edecektir. Bu sebeple yığınaklara ve beyanatlara rağmen 'bildiğimden şaşmam'a devam ederse bilinki Kandil Dağı da vurulacaktır. Üstelik İran burayı füzelerle vurup eşkıya elebaşılarını dağıtırken kimse Türkiye'ye "sen bekle" deme hakkına sahip olamaz. Nibet Çubukçu hassasiyeti Zenne programıyla alakalı olarak yazdığımız yazı üzerine dün Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu bizi aradı. En tabii görevimizden dolayı sayın bakan, teşekkür ediyordu. Nimet Hanım, çok haklı olarak görmeleri gereken desteğin verilmediğinden şikâyet ediyor. Bu bakanlık, Türkiye'nin en önemli bakanlıklarından biridir. Aile varsa dışişleri, maliye, eğitim bakanlıkları olur. Onun için medyanın da kadın kuruluşlarının da aileye dair her meselede Aileden Sorumlu Devlet Bakalığı'nı yalnız bırakmaması şarttır. Reyting uğruna aile ve insani değerlerini ayaklar altına alan malum programdan dolayı Bakan Çubukçu dün RTÜK'e şikâyet dilekçesi verdi. Zahid Akman ve ekibinin tam kararlı olmasını bekliyoruz. Ne yapabilirler? Hiçbir şey yapamazlarsa bakanlıkla ortak dava açarak mahkemeden tedbir kararı çıkartmaları mümkündür. Bunu RTÜK tek başına da yapabilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.