MİLLÎ ŞUUR ŞAHLANIŞI!

A -
A +

18 Mart 1915, Çanakkale Zaferimizin yıldönümü. 12 Mart 1921 ise İstiklâl Marşımızın TBMM tarafından millet adına öpülüp başa konma tarihi. Büyük müdafaa zaferimizin üzerinden bir asır geçti, İstiklal Beyannamemizin kabulü asra yaklaşmakta. Bugün bir kere daha bir millî şuur ve uyanış haftasındayız.

Şu var ki Çanakkale Zaferi, henüz her cephesi ve bütün tafsilat ve hakîkatiyle gün yüzüne çıkmamıştır. Umumi kabul, 253 bin şehit verdiğimiz şeklindedir. Genelkurmay dahil bu sayı, değişik kaynaklarda farklıdır. Sayı, her ne olursa olsun azîmdir, yani yüksektir, büyüktür. Bir milletin yetişmiş insan mevcudunun ciddi bir kısmı Çanakkale’ye gömülmüş, mevcut kahtı rical daha da beter hâle gelmiştir. Ölen her 10 askerden birinin yedek subay olması çok şey söylese gerek. Çanakkale Zaferi, on yıllar boyu anlatılırken buradaki Alman, niyet, faaliyet ve nüfuzu dile gelmemiş, zafer, o sırada cephede komutanının emrinde bir yarbay olan Mustafa Kemal güzellemesine dönmüş, Sultanların vaktiyle yaptırdıkları Aziziye, Hamidiye tabyalarının neticedeki rolü üzerinde durulmamış, Cevat Paşa gibi komutanlar yok sayılarak hakları yenmiştir. Cevapsız bir soru da Çanakkale’yi geçemeyen işgalci düşmanın nasıl olup da bir süre sonra payitaht İstanbul'a girebildiği ve ne karşılığında tek kurşun atmadan, tek çatışma çıkmadan çekip gittiğidir.  
Çanakkale Zaferi, başımızın tâcıdır, babamın babası İsmail oğlu Mustafa Efendi de diğer cephelerde değilse muhtemelen burada şehit düşmüştür. Fakat -galiba- Çanakkale'nin çözülmemiş şifreleri çoktur. O şifreler çözüldüğünde Cumhuriyetin tarihi, Lozan, Hilafet, inkılaplar, harf değişikliği, Ayasofya, Musul, İsrail'in kuruluşu gibi bir çok madde anlaşılacaktır. Muallim Naci merhum da dünyada hiç bir gerçeğin gizli kalmamasını arzu ederken bunu demektedir?
"Bir hakîkat kalmasın âlemde Allahım nihân"
Hakîkatlerin nihân kalmaması geçmişe vefa, gençliğe dürüstlük, geleceğe aydınlık olur. Mehmet Akif Ersoy'un kaleme aldığı İstiklâl Marşı, elbette bir  Millî Şuur Beyannamesi, bir manifesto, hançereler dolusu gür bir imân haykırışı ve mutlaka bir Millî Mutabakattır. Bizatihi merhum Akif'in aidiyet hüviyeti, bugünlere çok şey söylüyor. Alt kimlik olarak Namık Kemal gibi, Türkçe'nin en büyük lügati Kamûs-ı Türkî'nin müellifi ve bugün Fatih'te bir sokakta ismi, Tiran'da heykeli olan Şemseddin Sami gibi Mehmet Akif de Arnavut olduğu hâlde muhteşem bir millî destan yazmıştır. İstiklâl Marşı, öylesine emsalsiz mısralarla örülmüştür ki o sadece Türk milletinin değil; bütün İslâm Ümmetinin yeryüzü manifestosu, dirilişi, meydan okuması, vahşi kapitalizmin ipliğini pazara çıkarmadır.
Bu sarsılmaz doğrulara rağmen, nihân kalmaması, ortaya çıkması gereken gerçekler de vardır. Soru şudur: "Şayet Mehmet Akif Ersoy, amansız bir Sultan Abdülhamid muhalifi hatta, muarızı, hatta düşmanı olmasaydı teklif ettiği şiir, İstiklâl Marşı olarak kabul edilir miydi?" Safahat'ta Hakan Halife'ye sövüp saymaları hatırlanınca bu soru kaçınılmaz olarak akla gelmektedir.
1930'ların ikinci yarısında ise yeniden bir İstiklal Marşı yazılma teşebbüsüne girilmişti. Necip Fazıl'ın "Büyük Doğu Marşı" o aday şiirlerden biridir. Mehmet Akif, dua hükmünde ve çok yerinde olarak "Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!" dediği hâlde bu teşebbüs olmuş; ancak Kamal Atatürk'ün vefatı üzerine neticesiz kalmıştı. İstiklal Marşı, darbe denen 28 Şubat ihanetinde de hedef oldu. Türk nüfus kâğıtlı fakat yabancı başkentlerin bazı paşaları, İstiklal Marşı'nda  Allah, Peygamber, din, ezan... gibi kelimelerin geçmesinden dolayı onu bir gerici metin olarak telakki edip değiştirilmesi icap ettiğini ileri sürmüşlerdi. İçinde minare ve kubbe geçen şiir okudu diye İstanbul Belediye Reisinin emir-komutayla mahkûm ettirildiği şartlar hatırlanırsa bu millî şuur intikamcısı niyet, daha iyi kavranır.
Bir asır evvel, yüzyıl önce millî şuur ve millî uyanış mücadelesi veriliyordu. O kutlu mücadele din tahripçisi FETÖ örgütüne, ırk istismarcısı PKK örgütüne, sermaye sömürücüsü Beyaz Türkler Örgütü'ne ve Düveli Muazzamaya karşı yine yedi cephede hız kesmeden devam etmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.