Bütün bu olanlar bir çürümenin, bir kokuşmanın mı haberi? Ne oluyor, nereye gidiyoruz? TGRT'de Serap Ezgü'nün sunduğu "Sizin Sesiniz" başta olmak üzere bazı televizyon programları, insanı dehşete düşürecek cinsten dramatik hayat maceralarını nakletmekte. Şöyle düşünüyoruz. Bu programlar demek ki içtimaî bir ihtiyaca cevap vermek için doğdu. Anlatılanlar bazen vahşet, bazen ihanet, hemen her zaman vicdansızlıklarla dolu. Bu programları yapanlar, belki seyredenler nasıl uyuyabiliyor. Şu var ki bu programlar bugün itibariyle televizyonların en işe yarar verimleri. O programcılar ombudsman görevi yapmaktalar. Bir bakıma sosyal doktorlar. Televizyonlarda kadını erkeğiyle bir kısım vatandaşlarımızın hangi dejenerasyon sınırına dayandıkları gözler önünde. O programlar, çığlık çığlığa ailenin tehlike altında olduğunu haber vermekte. Yalnızca televizyonlardaki mi? Daha neler var. Hepsini yaşamaktayız. Gasp, hırsızlık almış başını gidiyor. Kendilerine çocukların emanet edildiği çocuk yurtlarında o çocukları korumakla mükellef devlet memurlarının yapmadığı rezalet kalmamış. Bir başka rezaletse 18 yaş sınırı. 18 yaşını bitiren çocuk kapı önüne bırakılmakta. Sokak çocukları, tinerciler, alkol, kumar, uyuşturucu, fuhuş almış başını gidiyor. Balık baştan kokar. İlk defa bir eski başbakanla bakanları yolsuzluktan dolayı hakim önünde. Generaller, kuvvet komutanları, Yargıtay başkanları yolsuzluktan yargılanmakta. Bazı dev ilaç firmaları doymuyor, bazı SSK müdürleri doymuyor. Enerji ihalelerine, SSK ihalelerine süper yolsuzluklar karışıyor. Buna rağmen SSK'lar aynı statüde kalsın diye yürüyüşler yapılmakta. Sanki içi kanalizasyon atığı dolu bir balon aniden patladı da ortalığı pislik kapladı. Televizyon ekranından sokağa, devlet dairesine, üst derece bürokrat ve devlet adamlarına kadar her tarafı lime lime. "Kara mizah" diye bir tabir vardır. Bu da tam zıddıyla "kara gerçek". Toplum şu ân kendine dört bir yandan tutulan aynalara şaşkınlıkla bakmakta. Cevabı aranan soru şu: Kim, nerede, niçin hangi hatayı, işledi ki... Bunlar yaşanmakta. Bunlar yaşanırken bir başka kepazelik "zorunlu din dersi kaldırılsın" buyruğu. Kim diyor? AB... Bu cemiyet, bu halk kendisi olmaktan çıktıktan sonra AB'ye girilse ne olur, girilmese ne olur? Soruyu tekrarlayalım. Bütün bu olanlar bir çürümenin, bir kokuşmanın mı habercisi? Evet!!!...