Bu mevzuu çok yazdık. Ne kadar da yazılsa az. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, öfkeyle, gazete başlıklarının yanındaki çırılçıplak fotoğrafları hatırlattı. İlavelerdeki daha da beter haline dikkat çekti. Onları diyoruz, onlar için ne kadar yazılsa yeridir. Her gazetede künye yayınlama mecburiyeti vardır. Künyede sahip ve diğer görevlilerin adları olur. Fakat zamana karşı bir yarış yaşandığından künyenin unutulduğunu gördük. Ancak şunu görmedik. Bazı gazeteler, beyaz kadın resmi basmayı hiç unutmadılar. O fotoğraflar ilkin arka sayfa sağ üst köşede çıktı. Arka kapak güzeli dediler. Bir tiryakilik peyda edildikten sonra bu defa ikinci sayfada da yer alır oldu. Bir zaman orada da çalışıldıktan sonra birinci sayfaya ve nihayet manşet üstüne taşındı. Öyle günler oldu ki şuh bir kadın bacağıyla bir şehit tabutu çakıştı, bayrak bacağa düştü. İlavelerse giderek daha da çığırından çıktı. O fotoğraflarda alt yazı, o ilavelerde haber diye yazılanlar çok kere ya tamamen yalan veya bir noktanın abartılarak büyütülmesi. Uyuşturucu ticareti gibi bir şey. Nasıl ki uyuşturucuda müşteri tiryaki yapıldıktan sonra pazar oluşturulmuş olmakta, tıpkı onun gibi. Nedir sonra onlarda anlatılanlar? Kim kimi nasıl kandırmış? Nasıl aldatmış? Dinin ahlakın, faziletin, insanlığın, hatta kanunların yasak ettiği ballandıra ballandıra haber yapılmakta. Özendirilmekte, dil altından, siz ne güne duruyorsunuz denmekte. Böylece zina suç olmaktan çıktı. Böylece nikâh fazladan sayıldı. Böylece evlilik lüzumsuz görüldü. Böylece boşanma modalaştı. Böylece cinsi sapıklık normalleşti. Bu yayınlar karşısında hiçbir kadın hakları derneği, bir tek gün bile 10 metre yürümedi. Tek beyanat vermedi. Kadının ticari meta haline getirildiğine dair protestolar olmadı. İlk defa bir başbakan, bizim yıllardır yazıp anlattığımız gibi düşündü, bunu uzun uzadıya yakınma konusu yaptı, gündeme taşıdı. Ama gündem olmayacaktır. Gündem yapma gücündekiler zaten yapmazlar, diğerleri de gündem yapma maharetinde değil. Dileriz ki medya dediğimiz kuvvet bundan böyle gücünü seksten, cinsiyet uzvundan, şehvetten, etten almasın. O gücünü fikirden, haberden yorumdan ve şahsiyetten alsın. Dünya medyası böyle. Müslüman bir ülkede gazete poşetlik yayın gibi çıkmakta. Bir hanımın hem de yüklüce alışveriş yaptığı mağazada mağaza sahibinin gösterdiği odada namaz kılmasını dehşete düşerek anlatan kadın gazeteci hemcinslerinin böylesine suiistimal edilmesini tek gün dahi kınamadı. Halbuki yıllarca çalıştığı İtalya'da böyle gazete yok. Avrupa ve dünya ülkelerinde de yok. Bu uygulamayı başka kadın gazeteciler de kınamadı. Yabancılar yanında gazetelerimizi açmak, işte bir Türk gazetesi demek mümkün değil. Biz bu sıkıntıyı yaşadık. Böyle fotoğraflar taşıyan bir gazetenin günlük bir yayın organı olduğuna inanmazlar. Ön teker nerden giderse arka teker de onu takip eder. Gazeteler böyle olunca dergiler de aynısını yaptı. Tv'ler onları ona katladı. İnternet gazeteleri aynı yoldan gitti. Bundan dolayı basının/medyanın halk nezdinde itibarı yok, prestij yerlerde. Halk neye inanıyorsa medya ona karşı. Halk neye karşıysa medya ondan yana. Bu sebeple tiraj 70 milyonluk bir ülkeye göre değil. 30 sene evvel de aynı tiraj vardı, bugün de aynı tiraj var. Halk medyayı "boyalı basın" diye hafife alıyor. Artık o fotoğraflar da bir şey ifade etmiyor. Kadın soyula soyula kadınlıktan çıkartıldı. Oysa kadın maddeden çok hayaldir. Varılamadıkça güzeldir. Sevgili bir günlük değildir. Sevgili bir ömürlüktür. Şehvet aşkın düşmanıdır. Şehvet hayvanda da var. Aşk yalnızca insana mahsus. Bu sorumsuz yayınlarla kadın da ticari mal oldu, sevgili de. Çocuğun yanında utanarak bakılan veya bakılamayan gazete, dergi, televizyon bunların sebebi. Yayın utanmak için midir, bozmak için, perişan etmek için mi? Yoksa kuvvetten kasıt bu muydu? Sözle, yazıyla, fotoğrafla, yayınla bu milletin hangi değeri varsa onu yerle bir etmek. Niyet bu olmasa da sonuç bu olunca ne değişmekte? Kabul etmek lazım ki.. Uzun, upuzun seneler bu memlekette gerçek iktidar gazete manşetleriyle ana haber bültenleri oldu. Yerli dokuya uygun fakat çağdaş yayın organı şartlarına haiz yerli medya olmadıkça huzura çok hasretlik çekeriz. Sinema bir dönem aileyi salonlardan kaçırttı. O, 10 yılda toparlandı. Medya hâlâ toparlanmadı. Bu ülkenin medya diye bir meselesi var. Gazete diye, dergi diye, tv diye, internet diye.