Amerika Birleşik Devletleri 11. tayfununu yaşıyor. Her yıl 1 Haziranda başlayıp 30 Kasımda biten tayfun, bu defa tam bir felaket. Dünyalı, Mars'a gidebiliyor, bu yakın komşuya yatıya giderken arıza yapan uzay aracını tamir de edebiliyor, kuyruklu yıldızın kuyruğunu yüz binlerce km uzaklıkta iken bir Kangal köpeğinin kuyruğunu keser gibi bombalayabiliyor, fakat öfkeden yelleri kabarmış bir rûzgâr önünde acze düşüyor. Bu acz yüzünden New Orleans'lı, şuralı-buralı bîçare 3-5 milyon ABD'li yurtlarını-yuvalarını bırakmış kaçmaktalar. ABD, yahut nâm-ı diğer süper kuvvet, tayfun felaketi altında. Avrupa, orman yangınları ve sel baskınlarından çekiyor. Uzak doğu, Japonya'sı, Endonezya'sı vs. depremler dolayısıyla beşik gibi. Ortadoğu, gök gözlü batılıların işgali altında... Uzmanlara göre tayfunlar, seller yangınlar, küresel ısınmanın sonucu. Peki depremler neyin sonucu? Gök gözlü işgaller neden? Dahası var... Hastalıklarda hem de onulmaz hastalıklarda patlama yaşanıyor, bu niçin? Tabiata çok fazla karışıldı, tabiatta tabiî denge alt-üst. Bu doğru muydu? O ayrı dert, şu ise bir illet...güçlünün haklı olması hiç bu kadar meşrulaşmamıştı? Para niçin her şey oldu? Aileler küçülüyor, insanlar yalnızlaşıyor, hastalıklar artıyor. Alışveriş merkezleri tüketim tapınaklarına dönüyor. Müzik, futbol vs. bazıları için batıl tarikatler ahlaki değerler ayaklar altında. Papa, hâşâ "zillullahi fil ard"mışcasına, buna dair mesaj kodlarıyla mâneviyatta Afrikalı ölçüsünde aç 1 milyon Avrupalı'ya inanç rüşveti veriyor, sanki cennetin anahtarları dağıtılıyor, bilgisayar hafızası silinir gibi kimin ne haddine ve ne hakkına olduğu düşünülmeden günahlar siliniyor. İstanbul dahil, dünya metropollerinde milyonlarca kişi sokaklarda yatıyor. Aç, tokun halini bırakınız anlamayı duymuyor, görmüyor bile. Terör, şiddet, kapkaç, hırsızlık ve benzerlerine kuduz aşısı da bir şey yapamıyor. Dünya huzursuz. Dünya huzura hasret. İnsan doydukça hoyratlaştı. Önce ben, sonra yine ben dedi, diyor ve diyecek. Tabiatla oynadı, ziraatle oynadı, hayvanatla oynadı. Süs köpeklerinin çoğunun yüzüne bile bakılamıyor. Aksine ihtiraslarına rağmen, güzelleşme adına dökmedikleri para kalmayan sosyete dilberlerinin de yüzlerine bakılamıyor. Meyveler, sebzeler hormonlu. Çocuk, kreşin dört duvarı arasında işteki annesine hasret, kadın işteki kocasının ihanetinden endişeli. On binlerce öğrenci, okulda arkadaşı daha kötüsü öğretmeni tarafından taciz ediliyor. Acaba tek sebep küresel ısınma mı? Küresel ısınma neden? Bir miktarını saydığımız bu sebeplerin hiç mi tesiri yok. Bunlar vahim vak'alar değil mi? Bir tayfun bir kere zarar verir geçer, yangın da öyle, sel de, zelzele de. Fakat kendini kaybeden insanlık, yitirdiği değerleri ne zaman, nerede nasıl bulacak? Sanayi devrimi, uzay devrimi, bilgi devrimi... Hiç biri löselimi bir çocuğun ıstırabı yanında beş para etmez. İnsana faydalı olmayan bilgi, kimin ne işine yarar? Hekimler beslenmede 50 yıl evveline dönün demeye başladılar. İster misiniz hemen her alada o alanın mütehassısları aynı şeyi söylesinler. Biz az şey diyeceğiz. Komşuluğu hatırlayın, akrabalığı yaşatın. Esnafı öldürmeyin. Mahalle bakkalını tekelleşen sermayenin dişleri arasına atmayın... Para tek şey değil, her şey hiç değil. Kardeşlik var, dostluk var, merhamet var. Vefa var. Acıma var. Dua var. Gözyaşı var. Bunlar varsa insanlık var. Bunlar olsa da olmasa da ölüm var. Bunları düşündürmeyen sistem, tahsil, doktora orada kalsın. O zaman tayfun olmazsa sel, beğenmezseniz deprem, olmadı, terör, biraz kapkaç, derken cinayet, yahut harp, darp, işgal. Dünya sarı öküzün boynuzları üstünde olamaz ama terazinin horozunun üstünde olduğuna şüphe yok. Adalet olmayınca çok şey bozuluyor. Tayfun, sel ve ötekileri bir öfkenin habercileri.