Türkiye, son haftalarda çok fazla kendi içine kapandı. Önce cumhurbaşkanlığı çıkmazı, sonra genel seçim telaşı ve azan bölücü terör, cami avlularında atılan sloganlar, her yolla hükümet devirme oburluğu, fütursuzca sarf edilen ağız dolusu hakaretler. Her iktidar elbette ki yerini korumak ister. AK Parti de yerini, sayısını, gücünü muhafaza isteğinde. Muhalefetse var gücüyle yolunu kesmeye çalışıyor. Bu sebeple şu sıralar hükümetin hemen bütün dikkati içerde. Öyle olunca bölge problemlerine uzaklaştık. Filistin en nihayetinde felakete sürüklendi. Gazze'deki cinneti tek kelimeyle özetlemek mümkün, devlet başkanı Mahmud Abbas güçleriyle başbakan İsmail Haniye güçleri birbirini kırmakta. Milliyetçi el Fetih'le muhafazakâr Hamas yek diğerinin kanına ekmek doğruyor. Türkiye'nin başına terör derdi daha bir sarıldığından. Milliyetçi ve ulusalcılarla muhafazakârlar ağız dalaşı, yetki tecavüzü ve hukukun tepelenmesi dahil her yolla mücadele ederken Filistin'den yükselen "Türkiye devreye girsin!" çığlıklarını Ankara'da kimse duymuyor. Yangın Filistin Araplarının iç savaşından ibaret değil. Lübnan da karıştırılıyor. Beyrut'ta Suriye muhalifi bir bakan olan Velid Erio aracına yapılan bombalı saldırıyla katledildi. Hatırlanacağı gibi Türk askerinin de BM adına bölgeye gitmesiyle bir süredir sükûnet havası yaşanıyordu. Bugünlerde Suriye ile İsrail'in kapışması konuşulmakta. Bahane Lübnan olabilir. G.W. Bush nasıl ki babasının yapamadığını yapmak isteyerek Irak'a girip Saddam Hüseyn'i devirdiyse, Beşar Esad da babasının istirdat edemediği Golan Tepelerini tekrar İsrail'den koparma arzusunda. Bölgeye dair vahim manzara bundan ibaret değil. Geçen sene Bağdat'ta Ali Askeri türbesi meçhul bir şekilde kundaklanarak kubbesi çökertilmiş, bunu üzerine Şiiler, Sünnilere saldırmaya başlamışlardı. Önceki gün türbe yine kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen bir kundaklamaya maruz kaldı, bu defa minareleri de yıkıldı. "Altın Kubbe" de denen bu eser Şiilerin kutsal mekânlarından. Şii-sünni iç savaşı ilk kundaklamayla başlamıştı. Bundan böyle daha berbatlaşacağı, tıpkı Filistin'de olduğu gibi önüne geçilmesi zor bir cinnet yaşanacağı apaçık ortada. Bunlar olurken Güneydoğu ve Kuzey Irak'ta da bir Türk-Kürt kavgası çıkartılmak istenmekte. Böylece sac ayağı tamamlanır. Bir tarafta Filistin, bir tarafta Irak, diğer tarafta Türkiye. Türkiye, şu ân her şeye rağmen soğukkanlılığını korumakta. Ne var ki terör giderek rütbelileri de vurmaya başladı. Defin üstüne defin yapılmakta. Buna rağmen mevzii acıları genel bir felakete yol açacak her çeşit hatadan uzak durmalıyız. Sınırlarımızı tam koruyalım. Halkı dinleyelim. Kuzey Irak Kürtleri dahil bütün Kürtleri kardeş kabul edelim. İçerde ve dışarıda bölücülere aman vermeyelim. Bölge tutuşurken, bu yangının nerelere varacağı bilinmezken Türkiye'de şu istikrarın korunması lazım. Huzurun üstüne titremek şart. Hem şimdi, hem seçimlerden sonra. Bu memleketin menfaati, her türlü parti çıkarından kıyas kabul etmeyecek kadar üstündür. İstikrar, sadece bize değil bütün bölgeye lazım. Yangını azdırmaya değil, söndürmeye çalışalım. Vahşi batı, işte böyle şeyler yapıyor. Resmettiğimiz manzaradaki gibi. Tuzağa düşenlere yazıklar olsun. Niyetleri, ihanetleri anlamayanlara çok yazıklar olsun.