Osmanlı modeli

A -
A +

Hrant Dink'in katli sonrasında aydınlar bir kere daha kendini sorgulama gibi bir zaruret duydular. Aydın, bizde çıkmazda, teşhis koyuyor, fakat tedaviye gidemiyor. İşte azınlıklar meselesi bir kere daha gündeme geldi, konuşuluyor. Vesilesi böylesi kötülükler olmasın ama birçok kereler daha gelecek. Bir dünkü devlet hayatımıza bakalım bir de bugüne. Dün, Sırp'tan, Bulgar'a, Arap'tan, Arnavut'a kadar onlarca ırk, onlarca mezhep, onlarca kabile, aşiret vardı. Devlet bütün bunlarla imparatorluktu. İmparatorluk hayatından 35 devlet çıktı. Bugünkü coğrafyanın 25 katı toprağa sahiptik. Bugün kaç tane farklı ırk var? Kürtler ve birkaç tane Ermeni, Rum ve Yahudi. Kürtler, üstelik de kardeşimiz. Asla azınlık olmadıkları halde ne yazık ki manzara ortada. Yahudiler, 40'lı yıllarda varlık vergisiyle, Rumlar, 50'li yıllarda yalan habere dayalı çapulculuklarla dışarı kaçırtıldı. Ermeniler, çok evvelden, 15'lerde gitmişti. Saf ırk gibi yekpâre toplum yanlışlığına düştük. Bu sebeple emin olunuz son zamanlarda ülkemizde zenciler görünce seviniyoruz. Misafirsiz ev, akrabasız aile, komşusuz bina olur mu? Böyle bir yapıya döndük. Fakirleştik. Renklerimiz azaldı. Bir ara, bir ara dediysek 50 sene öncesinde değil, 4 sene evvel bütün akrabalarımızla düşmandık. Türkiye, düşünebileceği bütün sistemleri neredeyse denedi. Irka dayalı milliyetçilikten, hatta kafatası heveskârlığından bugünlere kadar geldik.. Tek parti, çok parti. Şu, bu her yol denendi. Marksist partiler kuruldu. Ne var ki bir türlü yerine oturmayan bir şeyler var. Sükûnu, yerine oturmuşluğu ne darbeler temin edebildi, ne sokak gösterileri, ne hapishaneler, ne adam asmalar. Babalarımız, dedelerimizin çocuklarıydı. Babalar, dede durumunda olan Osmanlı'yı reddettiler. Ancak reddi miras eylemek kesemizi borçtan, başımızı dertten kurtarmadı. Babalarımız, bizden evvelki, nesiller Osmanlı'yı başka, Türkiye Cumhuriyetini başka telakki ediyorlardı. Dışımızdaki dünya için ikisi aynıydı, birbirinin devamıydı. Tek taraflı öğretilere, resmi ideolojiye rağmen son devirlerde köke dönüşte bir kıpırdanma, meraklı bir uyanış var. Şuur altlarında bir şeyler olmakta. Osmanlı'ya öz evladının hakareti kimseyi kandırmadı. Dünkü borçları da ödettirdiler. Ermeni tehcirinin bedelini de. Üstelik tehcirin borcu onca şehit verdiğimiz halde hâlâ bitmedi Osmanlı modelini tanımamız lazım. Bu bizim özgün modelimiz. Osmanlı ne yaptı da 6 buçuk asır bir koca dünyayı adaletle yönetebildi? Bunun sırrının peşine düşmeliyiz. Hukuki altyapı neydi? Bürokrasi nasıl inşa edilmişti? İlmi seviye nerelerdeydi? İdari usuller nasıl işliyordu? Ve daha birçok araştırma mevzuları. Başbakanlık Osmanlı Devlet Arşivlerindeki evraklar, Amerikalı, İsrailli, Japon... araştırmacılar tarafından incelenmekte. Onlar kendilerine yarayanı alıp uygulamaya koymakta. Biz neden yapmıyoruz? Tarihle alakamız kuru hamaset olamaz. Ortada özgün bir model var. O modeli didik didik etmeliyiz. Ah çekilen asırların güzelliklerini yarınlara taşımak da bizim vazifemiz. Osmanlı'yı tanıdıkça kültürümüz zenginleşecek, hoşgörümüz artacak, kendimize güven duygusu pekişecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.