Osmanlıca dersi her okulda okutulmalı

A -
A +

Harf inkılabıyla bin yıldır kullandığımız elifba terk edilerek Latin alfabesi alınırken pekâlâ onun yerine Japon, Kiril, Çin veya Yunan alfabesinden biri de alınabilirdi. Latin harflerinin kabul edilmesiyle dilimiz, Latince olmadığı gibi bir başka alfabe iktibas edilseydi o dil de olmayacaktı.

Bunun gibi bin yıl boyunca Arap harflerini kullanmamız sebebiyle dilimiz, dün de  Arapça değil Türkçeydi. Bir kısım kimselerin bu basit gerçeği anlayamamasını anlamakta zorlanıyoruz. Nitekim Çin işgali altındaki Şarkî Türkistan Türkleri, bugün dahi "Osmanlıca" elifba kullanmaktadır. Gazeteler, kitaplar, internet, mektup... hepsi bizdeki 1928 Kültür katliamı öncesi elifbayla çıkmakta...

Osmanlıca elifba, Arapça elifba değildir. Osmanlıca elifbada Arapça'da olmayan P, Ç ile J harfleri de vardır. Ayrıca Osmanlı Türkçesindeki imla, gramer de Arapça değildir.
Ondokuzunca asrın sonlarında siyasi ve sosyal kargaşa, dile de sirayet etmiş; Fecr-ati edebiyatıyla aşırı miktarda Arapça ve Farsça kelimeler  dilimize girmişti. Bundan evvel Tanzimatla birlikte Fransızca kelimelerin işgali vardı. Her ikisi de özentidendi. Yirminci asrın başlarında Milli Edebiyatla dilde sadeleşme başlamıştı. Cumhuriyetin başlarında buna müdahale etmeselerdi lisan, kendi tabiî mecraında gelişerek devam edecekti. Bunun yerine evvela elifba terk edilerek mazi ile köprüler atıldı. Ardından  "arı dil" veya "öz Türkçe" adı altında dilde ırkçılığa gidildi. Acaba o devirde hiç mi Türkçe âlimi, üniversite hocası yoktu ki TDK, Agop Dilaçar adlı bir Ermeni vatandaşa teslim edildi?

Bu icraatlar, on yılda onbeş milyon genç yarattığını iddia eden bir mantığın eseridir. Bu millet, 1071'de bu topraklara gelmişti. Sultan Abdülhamid Han, devleti İttihatçılara teslim zorunda kaldığında memleket 5 milyon kilometrekare ve her halde nüfus da en az 20 milyondu. O halde 20 sene sonra bu 15 milyon nasıl olur da mantar gibi bir anda yerden bitmiş olabilir?

Hadisenin adı bellidir:

Yeni bir dil, yeni bir din, yeni bir halk, öncesi olmayan yeni bir devlet inşa etmek.
Bu iddiaların hepsi iflasa mahkûmdu.

Öyle de oldu...

Şapka inkılabına muhalefetten binlerce insan darağaçlarında can verdi. Harf inkılabı ise sessiz bir mukavemet gördü. Sonraki senelerde eserler verilememesinin, tefekkür melekesinin ciddi darbe yemesinin bir sebebi harf inkılabıysa, ikincisi lisanı kabile dili derekesine düşürmektir. Üçüncü sebepse o sessiz mukavemettir. Millet, Anadolu'ya geldiğinden beri muharebe ettiği, var olma-yok olma mücadelesi verdiği Haçlıların harflerini almayı, içine sindirememişti. Kur'an harflerinden kopartılmış olmayı hazmedemiyordu. Acısını seslendiremiyor, fakat çocuklarını mektebe göndermeyerek buna karşı çıkıyordu...

Bir dille böylesine pervasızca oynamak, Türkçeyi dehşetli şekilde fakirleştirdi.

Şimdi bir ağır hatanın tamiri günlerindeyiz. Hatanın neresinden dönülse kârdır. "Latin harfleri terk edilsin!" denmiyor. Teklif, "Osmanlıca" elifbasının okullarda öğretilmesidir.
Bunun ne faydası olacak?

Birçok faydası olacaktır. Bir kere, ecdatla yeniden gönül köprüleri kurulacaktır. İkincisi, yetişen nesillerin kelime hazinesi zenginleşecektir. Yoksa gazeteye "ceride", otomobile "seyyare" denmeyecek.

Bu itibarla bir tamir yapılıyorsa; bu behemehal hakkıyla yapılmalı. Mecburi kelimesi insana ağır gelmekte; öyle değil; fakat her okula Osmanlı Türkçesi dersi konmalı. Hatta Osmanlı irfanı dersleri  konmalı. Böylece çocuklar, gençler "Osmanlı Hanımefendisi" ve "Osmanlı Beyefendisi"ni tanırlar. O zaman maçlara döner bıçağıyla giden yitirilmiş nesiller görülmez.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.