Bugünün ve daha nice senelerin sorusu budur: -Özal'ı kim öldürdü? Bizim milletimizde şaşılacak bir mâşerî sağduyu hâkimdir. Merhum Cumhurbaşkanı için hükmü ilk günden vermişti "Turgut Özal'ı öldürdüler!" Sokaktaki vatandaş, O'nun öldürüldüğüne inanmıştı. Aslında bu "öldürdüler" sözü kahır doludur. Tercümesi de şudur: -Elimizden aldılar! Bu şüpheli ölüm, uzun zamanlardır konuşulduğu halde 19 sene sonra cesede tıbbi müdahale yapıldı. Allah'ın hikmetine bakınız ki keşfe esas olacak gövde çürümemişti. Bundan dolayı kolaylıkla bir zehirlenme vak'asının olduğu ortaya çıkartıldı. 1988 ANAP kongresinde suikaste uğradı, çok şeyi bildiği halde "Türkiye karışır" gerekçesiyle bu suikastin üstüne bir şal örtmüştü. "21. Asır, Türk Asrı olacak" sözü çok yankı yaptı. Türk Cumhuriyetleriyle münasebetleri en iyi olan liderdir. Bu hedef ve o kardeşâne münasebetler Rusya, belki Çin ve belki bazı batılı devletleri rahatsız etmiş olabilir. Diğer taraftan Kürt meselesini radikal bir şekilde halletmeyi planlamıştı: Kuzey Irak ve Kuzey Kıbrıs'ı da içine alacak yeni bir devlet yapılanması. Hatta bir ihtimal bu devletin adı bile farklı olacaktı. Bu da hem içeride ve hem de dışarıda rahatsızlıklar meydana getirmiştir. O günkü Suriye ve İran, Kuzey Irak'ın Türkiye veya Anadolu toprağı olmasını ister miydi? Köşkten inip parti kuracağı da kesindi. Bu da rahatsızlıklar doğurmuştur. Kartal Demirağ suikastinden Limonata Zehirlenmesine ve diğer her şeye kadar ne ve kim varsa hangi şüphe ve soru mevcutsa inceden inceye tahkik edilmelidir. Köşkte doktor, hemşire olmadığı, yolda hastane değişikliği yapıldığı bilgileri artık meşhurdur. Fakat karanlıkta kalan daha birçok gerçeğin mevcut olduğu anlaşılıyor. Kimin veya kimlerin hangi gayelerle bu ülkenin çok sevilen bir Cumhurbaşkanının hayatına kastettikleri anlaşılmadıktan sonra mezardan çıkartmak, yalnızca zahmet olarak kalmış olur. Bu sebeple Mecliste "Özal'ın Ölümünü Araştırma Komisyonu" kurulmalıdır. Devrin devlet, hükümet ve bürokratlarıyla aile mensupları bugün büyük kısmıyla hayattalar. Zaman uzarsa kayıplar mukadderdir. Zehirlenmede ağırlıklı şüphe limonatayla olmasıdır. O günkü kayıtlarda garsonların kim olduğu, başlarında kimlerin bulunduğu, seyahate çıkmadan kimlerle görüştüğü, nerede ne yiyip içildiği, seyahatte kimlerin yer aldığı, hangi ziyaretleri yaptığı araştırılmalıdır. Keza Köşkteki ihmaller tek tek ele alınmalıdır. O günkü doktorları neden konuşmazlar bu da merak mevzuudur. Danışmanı Arif Yüksel'in Türkistan seyahatine çıkmadan evvel ve döndükten sonraya dair dedikleri düşündürücüdür. Özal'ın ölümünün sırrı çözülürse bugünkü bazı temel problemler daha kolay halledilebilir. Şair ne demiş: 'Bir hakikat kalmasın âlemde Allah'ım nihân!'. Kalmaz, hiçbir şey saklı kalamaz.