Özür dilerken de hakaret ediyor

A -
A +

Marmara Üniversitesi'nde inkılap tarihi okutan Nurşen Mazıcı, bir tv canlı programında Osmanlı Sultanlarına "veledi zina" demişti. Bu kirli söz, herkesi çok rahatsız etti. Sultanlar, dönemlerinde bir çok tasarrufa imza atmış insanlardır. Her fikir namusuna sahip olan kimseye düşen, onları ilmi seviyesi içinde tahlil edip mütalaasını ortaya koymaktır. Adı geçen profesör bu akademik disipline riayet etmeyerek geçmiş devlet başkanlarımıza "veledi zina" demek gibi ağır bir iftirada bulundu. Şimdi ise aradan bir aya yakın bir zaman geçtikten sonra iftirasına kılıf arama bahanesiyle veya korkudan dolayı şehzade Orhan Osmanoğlu'na bir mektup yazarak güya özür dilemekte. Mektubu şöyle: -Tv'de muhteşem yüzyıl dizisi bağlamında yaptığım tesbitin amacını aşarak üzüntü duymanıza neden olduğunu basından öğrendim. Şahsınızdan ve diğer Hanedan mensuplarından özür diliyor, İstanbul dışında olmamdan dolayı geciken özrümün kabulünü diliyorum. Mektuptaki Türkçe bozukluğu üzerinde durmayacağız. İyi bir ortaokul öğrencisi, daha muntazam yazardı. Onu geçelim. Burada sanki özür dilenmekte ise de esasta hakarete devam ediliyor. Böylelerine "özrü kabahatinden büyük" denir. Bir şey daha denir "sen âlemi kör, herkesi sersem mi sanırsın?" Bir parça okur-yazar olan, satır aralarındaki gizli dili hemen yakalar. Söylemek istediğini tercüme edersek, 'dizi münasebetiyle yaptığı tesbitin maksadını aştığını beyan etmekte'. Mektuptaki anahtar kelime "tesbit"tir. İddiasının bir tesbit olduğunu söyleyerek "veledi zina" sözünden geri adım atmıyor. Zaten, kaleme alınan özür yazısı,okuyanda zerrece pişmanlık ve samimiyet intıbaı uyandırmamaktadır. Özür deniyor, fakat hakarete devam ediliyor. Ayrıca şehir dışında olmak, mektup yazmak, telefon etmek için bir mani olabilir mi? Daha mühimi, üzülen sadece Şehzade Orhan Osmanoğlu Efendi değildir. Osmanlı Sultanları, hepimizin ecdadı. Kaldı ki mektup, yalnızca Orhan Osmanoğlu'na değil, Hanedan Reisine de yazılmalıydı. Böylesine ağır bir itham, böylesine sorumsuzluk, hukuki karşılığını görmelidir. Marmara Üni. Rektörlüğü, YÖK ve Savcılık, eğer hâlâ harekete geçmemişse bu da ayrıca hayıflanılacak bir neticedir. Herkes, haddini bilmeli. Taşıyamayana akademik unvan vermek, üniversiteye haksızlıktır. Hepimiz, üzgün, kırgın ve kızgınız. Nurşen Mazıcı, şayet samimi ise tekrar canlı yayına çıkar ve yaptığının edebe ve tarihi gerçeklere uymadığını söyleyerek özür diler. O zaman iftira atma/müfteri lekesinden kurtulur, o zaman özrü kabul edilir. Sultanlar ve anaları ile ahirette nasıl helalleşeceklerini ise bilemeyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.