İrfan mektebi Anadolu'da "kaburgası kalın" diye yerici bir tabir vardır. Kibirli kimseler için söylenir. Kibirli, kendini beğenmiştir, kendini başkalarından üstün görür. Aklı selimin değil, nefsi emmarenin güdümündedir. Halbuki herkes gibi onun da aslı bir damla su, sonu bir avuç topraktır. Kibir öylesine istenmedik bir durumdur ki "kibirlinin hasmı Allahü tealadır". Öylesine istenmedik bir durumdur ki "kibirliye karşı kibirlenmek, sadaka vermek gibi sevaptır". Şaka değil, bunlar Peygamber buyrukları.
Kibirli, bir çok insani vasıftan uzaklaşır. Mesela, gülemez. Bu gülememek keyfiyeti bir felaketin habercisidir. Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- "mü'min, güler yüzlü, münafık çatık kaşlıdır" buyurmaktalar.
Kibirli, çatık kaşlı insan, sadece gülmek gibi insana mahsus bir güzellikten mahrum değildir. Kibirli pek selam da vermez.
Özür dilemeye gelince...
Mümkün mü?
Kardeşi veya ana-babasıyla küs nice kimse vardır. Nefsi böylesine azgın, kaburgası böylesine kalındır. Halbuki ona Müslüman mısın? Diye sorulsa "evet" diyecektir. Ne var ki mensubu olduğu dinin "istiğfar" diye bir disiplin tesis ettiğinin şuurunda değildir. Allahü teâlâ, Peygamberimiz, evliya ve ulema, tövbe etmenin pişmanlık duymanın değerini hatırlatmaktalar. Bu sebeple "estağfirullah" denmesi öğütlenmekte. "Estağfirullah", hata ettim, günah kirlerine bulaştım, beni affeyle, senden özür dilerim" diye sahibimize yalvarmaktır. Helalleşme de bir bakıma özür dileme şeklidir.
İnsan kusursuz değildir. "Beşer, şaşar" bunun en veciz ifadelerinden biridir.
Kabul edelim ki en azından son asırda üç temel hasletimiz cemiyetimizden uzaklaştı.
Selam vermek.
Güler yüzlü olmak .
Özür dilemek.
Bizzat en son ve en üstün Peygamber "selamı yayınız" buyurmaktalar. Eyvah ki bu mübarek hadis, gündelik uygulamada karşılığını bulamamakta. Halbuki selam bir dostluk iradesinin açıklanmasıdır, kalbden kalbe sevgi köprüleri kurma başlangıcıdır.
Güler yüzlü olmak selamlaşmanın ikizidir. Selam vermeyen, karşısındakinin yüzüne nasıl gülsün, hatırını nasıl sorsun? Bu iki meziyet olmayan insandan özür beklemek neredeyse mümkün değildir. Çünkü bu kötü huylar onu sonunda "haklılık hastalığı"na yakalatır. Haklılık hastalığında olan hiç bir şeyi beğenmez. Kabahatli daima karşısındakidir.
Özür dilemek, hakikaten fazilettir.
Özür, dileyen kendini sorgulamıştır, nefs ve şeytan ikilisinin şerrinden sıyrılarak bir gönlü tamir edebilmiş, bir kalbe girebilmiştir. Özür dileyen tevazu göstermiştir. Tevazu gösteren de Hadis-i şerifin müjdesine muhatap olur:
-Kim Allah için tevazu gösterirse; Allahü teâlâ, onu yüceltir.
Huzurumuzu selamlaşma, güleryüz ve özür dileme melekelerimize yeniden kavuşmakla inşa edebiliriz.
Selamı yaymalı.
Güler yüzlü olmalı.
Özür dilemeli.
Bu kültür, cemiyetimizde yer ederse boşanmadan cinayete, komşuluktan sosyal olaylara kadar çok şey değişecektir.