Pamukova'daki tren kazası, hepimizi yürekten yaraladı, çok üzüldük. Kazaya dair her kafadan bir ses çıktı. İlk suçlananlar, TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hükümet ve onun başı sıfatıyla başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Gerçekten suçlu kim? Bu insanlar mı, yoksa sistem mi? Kara yolu rüşveti dolayısıyla son 60-70 yılda demir yollarına dönüp bakan olmadı. Suçlananlar birinci derecede suçlu olmaktan ziyade tamir yaparken kazaya sebebiyet verenler durumunda. Daha yakın zamanlara kadar kara yolları mezbahaya dönüyordu. Hükümet, kara yolu katliamını önlemek için tren yolunu devreye sokmaya başladı. Bir ân evvel tedbir almak istiyordu. İki sebep vardı, birincisi bahsettiğimiz kara yolu kazaları, diğeri de Ankara-İstanbul arasının bir türlü kısalmaması. İstanbul-Ankara arası yıllar ve yıllardır konuşulur fakat nedense 4 saate düşmez. Onun için hava yollarında, deniz yollarında hamleler, reformlar yapılırken pek tabiî olarak demiryolları da ele alındı. Ortadaki çalışma son derecede iyi niyetlidir. Kim tek yolcunun tırnağı kanasın ister? Buna rağmen bürokrat, bakan ve hükümet yaylım ateşinde... Bu ateş durmayacaktır. Hiçbir manşet, kalem ve haber, asra yaklaşan ihmali hatırlamıyor ve hatırlatmıyor. AK Parti hükümetine karşı topyekun bir saldırı var. Hükümet tarafı şiddetli bir şaşkınlık içinde. Çünkü 3 Kasımdan sonraki dostları birden bire hasım kesildiler. Kaza, bahanedir... Tren viraj alamadı ama yeni dostlar, yeni virajı aldılar bile.. Bundan böyle hükümet ağır tenkit, karalama ve hücum beklemelidir. AB dahi hükümeti bu akıbetten kurtarmayabilir. Niçin? İsrail kuvvetlerinin Filistinli mazlum halka karşı uyguladığı mezalim karşısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan haklı olarak "devlet terörü" dedi. Kastı, insafsız Şaron politikalarıydı. İsrail halkını defalarca tenzih etti. Buna rağmen Paris'teki basın toplantısında ısrarlı sorularla adeta yargılandı. Erdoğan'sa sözünün arkasında durdu ve dediklerini tekrarladı. Başbakan, henüz Ankara'ya dönmüş ve Paris muvaffakiyetinin zevkini daha yaşamamıştık ki bu elim kaza 70 milyonu perişan etti. Ancak adı üzerinde bu bir kazaydı. Üstelik iyileştirme çabalarının sonucu doğmuş bir kazaydı. Buna rağmen adliyenin yerine geçerek sorumlular tayin ve katiller ilan edildi bile. Koro halinde suçlamalar, bir ağızdan istifalar isteniyordu. Sanki bir yerden düğmeye basılmıştı. Eski muhaliflerle yeni dostları AK Parti hükümetini göstererek "katiller" diye bağırıyorlardı. Bu 180 derecelik dönüş niçin olmuştu? Bu kaza olmasa bile hükümetin karalanması, gözden düşürülmesi, yıpratılması için başka bahaneler kullanılacaktı, Paris'in hemen ardından gelen tren kazası altın tepsi içinde sunulan bir fırsat oldu. Cicim ayları bitmiştir. 3 Kasım dostları bundan böyle dost değil. Acemi bürokratların yaranma, dalkavukluk gayretleri bir para etmedi. Filistin milleti yok edilirken Türk başbakanı, insafı, vicdanı ve hakkaniyeti bir tarafa bırakarak Tel Aviv hükümetinin yanında yer alsaydı böyle bir kazada kaç kişi ölürse ölsün bu denli bir yaylım ateşine maruz kalmazdı... Hükümet şimdi iktidar olma dönemine girdi. Bunaltıcı, yıkıcı tenkitler beklesinler. Onları aşarlarsa iktidar olabilirler. Bir musibet, bin nasihatten evladır.