Condoleezza Rice da selefi Colin Powell gibi Afrika asıllı Amerikalı. Biz Türkler, onlara zenci diyoruz. Tabiî şu halleriyle saf zenci değiller. Powell, birinci körfez harekâtında genelkurmay başkanıydı, ikincisinde dışişleri bakanı oldu. Rice ise ikinci harekâtta başkanın danışmanıydı. Şimdilerde makamına henüz oturmuş dışişleri bakanı. Acaba, ABD yönetimi kökleri Afrika'ya dayanan insanları bilhassa mı hariciyesinin başına getirmekte? Amerika bununla dünyaya bir mesaj mı vermekte? Eğer öyle ise darsısı Kızılderililerin başına. Bakarsınız bir Kızılderili bakan bir gün devleti adına kendi ırkından özür diler. Çok değil 25-30 yıl öncesinde Amerika'nın ciddi bir zenci problemi vardı. Zenciler, kamu görevi alamazlardı. Ne vali olabilirlerdi, ne parlamenter. Onlar ikinci sınıftı. Beyazlarla aynı otobüse binmeleri bile mümkün değildi. Kim bilir, Powell ve Rice'ın kendileri olmasa bile aile büyükleri ne acı hatıralara sahiptirler. Amerika o insanlık ayıbını aştı. Nasıl aştığını da çok kimse fark etmedi. Zenci veya Afrika asıllılar görüldüğü gibi genelkurmay başkanı ve bakan dahi olabilmekteler. Acaba yönetimin arkada bıraktığı bu ayıbı beyaz halk da aynen kabullendi mi? Çok mesafeler alındığı halde problem tamamen ortadan kalktı denemez. Buna rağmen zenciler, zenci asıllılar artık eski muamelelere layık görülmemekteler. Buna rağmen Powell'ın da Rice'ın da yüzünde, bakışlarının derinliğinde bir hüzün yok mu? Onlar muhtemeldir ki bulundukları mevkiyle geldikleri kökler arasında kalmaktalar. İcra etmeleri gereken fonksiyonla anne-baba, büyük-anne, büyük-babalarının anlattıkları arasında izahı mümkün olmayan psikolojiler içindeler. Powell belki de bunun için şahin olamadı. Rice belki de onun için şahin diye takdim edildiği halde şahin rolü oynayamıyor. Rice, nasıl takdim edilmişti? Hakkında neler yazılmıştı? Cerbezeli, haddini aşan, muhteris, yırtıcı bir politikacı!.. Beklenen buydu. Tersi oldu. Karşımıza çıkan Rice ile rivayet edilen Rice aynı değildi. Maske mi takmıştı? Sanmıyoruz. Bir kenara yazınız. Prof. Dr. Condoleezza Rice da şahin olamadığı için bir zaman sonra ayrılmak zorunda kalıp üniversiteye dönecektir. Mahcup, biraz tedirgin, muhakkak gülmeye çalışan Condoleezza Rice'ı takip ederken bunları hatırladık. Hatırladığımız başka bir husus daha vardı. O da bizi alakadar etmekte... 1960'larda Avrupa'ya giden işçilerimizin torunlarından yarın bakanlar da çıkacak. Onlar, Almanya, Belçika, Hollanda vs'yi temsil edecekler. Zaman zaman Türkiye'nin menfaatleriyle bakanın vatandaşı olduğu devletin menfaati çatışacak. O gün ne olacak? Ne bekliyorsunuz? Ne olmalı? Bunu göreceğiz, bunlar yaşanacak. O tarihteki Türk isimli Alman veya Danimarkalı bakanın ruh hali Powell ve Rice'dan farklı olacak mı? Hassasiyet, ince nokta şurada: Afrika kökenli Amerikalıların ataları gemilerle Afrika'dan getirlip pazarda satılmış insanlar. Bu zavallı insanların köklerine dair kendilerinden sonra gelen nesillere geldikleri yerlere dair bir şuur aşılamaları mümkün değildi. Fakat Türkler öyle değil. Mümkünse Avrupa'daki bütün Türkler, yaşadıkları memleketin vatandaşı olsunlar. Ama kökler kaybolmasın. Devlet de onları kaybetmesin. Yarın bir Alman bakanla Türk bakan aynı ismi taşıyabilir. Benzerlikler yalnızca renkte ve isimde kalmamalı. Kök... Kökler... kökler kurumamalı.